Ana Sayfa Blog

FEDA – Demokratik Alevi Federasyonu

0

Demokratik Alevi Federasyonu, Federasyona Demokratika Elewi, Demokratische Aleviten Fedaration ismini taşır ve kısa ismi FEDA ’dır.

Federasyonumuzun yerleşim adresi Körnebach Str 49 /44137 Dortmound Almanya, yayın organımız iki ayda bir yayınlanan ‘Semah Dergisi’dir.

Federasyonumuz ’un; Almanya, İsviçre, Avusturya, Fransa’da Dergahları, diğer Avrupa ülkelerinde ise komisyon ve temsilcileri bulunmaktadır.

Feda kimler ya da hangi kurumlar ile iş birliği yapar?

Almanya ve tüm Avrupa ülkelerinde “yaşam hakkının kutsallığı” ekseninde Hak ve Hakikat mücadelesi yürüten tüm kurum / kuruluş ve sivil insiyatifler ile mücadele birliği içerisinde hareket eder.

FEDA ’nın amaçları nelerdir ve FEDA Aleviliği nasıl anlatır?

FEDA Aleviliği tanımlamaz, çünkü tanımlar hep eksik kalır.  FEDA Aleviliği yaşar ve yaşatılması için mücadele eder. Ancak tarihsel olarak bir başlangıçtan söz etmek gerekirse; Var oluştan bugüne tarihsel katmanlardan süzülerek kendisini bugüne taşıyan, “Kadim Ortaklık Toplumunun” yaratımı düşün dünyasının birikimi; Aleviliği, toplumsal yaşamın bütünlüğü, inançların / dinlerin / gelmiş geçmil bil cümle felsefelerin birbirinden etkilenme ve etkileme geçirgenliği ilkesi ile ele alıyoruz.

FEDA Felsefik / Mitolojik açıdan Aleviliği nasıl tanımlar?

Var oluşun /doğumun, kaynağında çarana sır‘ı görürüz. Bu eksende Aleviliği, insanlık nehrindeki Hak Süreği/ Hak Yol olarak tanımlar ve hiçbir dinin, inancın eklentisi / uzantısı, içi /dışı veya mezhebi olarak görmez / kabul etmeyiz… Aksine binlerce yıldan bugüne gelen nefeslerimizi ve öğretilerin ışığında; Aleviliğin kendi başına iktidara bulaşmamış, bir inanç olduğunu benimsiyoruz… Tüm Hak Yol inançların anasıdır ve anacıldır.

FEDA’nın kurumsal yapısı nedir / nasıldır?

Kurumsallaşmamızı “Kadim Ocak yapısının modern bir formu / sosyal tesisi olan Dergahlar” biçiminde örgütlemekteyiz.

Dergahlarda ne tür çalışmalar yürütülüyor?

Dergahlarımızda her talibin pirini, her pirin ise talibini bulabilmesine yönelik çalışmalar yürütürken, Aleviliğin yaşanılabilir kılınması yönünde çalışmalar yürütüyoruz. Tüm Alevi Süreklerinin bölgesel farklılıklarını birer zenginlik olarak görmekteyiz. Her bir süreğin kendi özgünlüğünü korumasını hedefleyerek, Alevi Süreklerinin kendi geleneksel yapısı ile bütünleşmesini hedefliyoruz.

Alevilikte kadının yerini sorduğumuzda FEDA’nın buna yanıtı ne olur?

Tarihin birçok evresinde Aleviliğin kadın eksenli bir yaşam biçimi, anacıl bir sistem olduğu bilinmesine karşın; günümüzde adeta yok sayılarak kendi hakikatinden uzaklaştırılan Alevi Kadınların tarihsel kökleri ile buluşmasını hedefleyen çalışmalar örgütler. ‘Yolun sahibi ana’dır ilkesi ekseninde eş başkanlık biçiminde kurumsallaşırken özgün kadın çalışmalarını ayrıca yürütüyoruz. Kadın tartışmasız ‘Mürşidi Kamillullah, Yol Kadındır’

FEDA sadece Avrupada yaşayan Alevilere yönelik çalışmalar mı yapıyor?

Tam tersi, ‘İnsan / Doğa / Mekân /Zaman’ ilişkisinin Alevi varlığındaki mana bilinci ile harket ederek, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan tüm Alevi Süreklerinin, toplumumuz için tarihsel / yaşamsal önem taşıyan mekanlar (ziyaretgahlar ve doğal alanlar) ile arasındaki bağı güçlendirmeyi esas alıyoruz. Bu eksende ülkedeki Alevi Kurumları ile kutsal mekanlarımızda gerçekleşecek, ortak çalışmalar / ziyaretler yapmayı planlıyoruz. Ne zamanı mekândan ne de insanı mekândan kopartıyoruz, tabiat Ana’dır! ‘Cümlenin muradı dünyada cennet’ ne zamanda ne de mekânda sınır tanımıyoruz.

Aleviler’in farklı İnançlara yaklaşımını nedir?

Kadim Yol Düsturlarımızdan ‘72 Alemi bir nazarda görmek’ temel ilkesi ile hareket ederek, farklı inanç, kültür ve etnisiteden olan halklar ve inanç toplulukları ile ‘Toplumsal Barış ve Eşitliği’ gözeten ortak çalışmalar yürütüyoruz. Tüm alanlarda toplumun tüm bireylerinin eşit haklar çerçevesinde yaşayabilmesi bizler için yaşamsal bir ilkedir. Her bireyi, toplumu kendisini tanımladığı biçimde kabul eder

Doğa / İnsan / Mekan ve Zaman birliğini esas alındığında, FEDA’nın ‘Ekoloji’ye yaklaşımı nedir?

Aleviliğin temel öğretilerinden ‘canlı, cansız bil cümle varlığın yaşam hakkını gözeten bir noktadan ekolojiyi değerlendiririz. İnsan –Doğa ilişkisini birbirinden kopuk değil, tam aksine bir bütün olarak ele alır, yürüttüğümüz tüm çalışmalarda da Doğa ve Varlıkları korumayı esas alırız. Vahdet’i Vücut ve Vahdet’i Mevcut esasına göre hareket ederiz.

FEDA’nın ‘ırkçılık ve cinsiyetçi politikalar yaklaşımı nedir?

Alevi öğretisindeki ‘Halka’ sistemi temel kriterimiz, yani; mutlak eşitlik! Her türlü ırkçılığa, cinsiyetçi / homofobik söylem ve politikalara,cins / ulus, inanç kimlikleri üzerinden her yaş grubuna yönelik yürütülen düşmanca tutum ve politikalara, etnisitelere yönelik fiziksel ve politik saldırılara karşı net bir duruşun sahibi, hak ve hakikat mücadelelerinin tarafıyız. Erk’i reddediyor el ele, el hakka temel ilkesini esas alıyoruz…

FEDA sanatı nasıl yorumlar ve bu konuda neler yapar?

Yaşamın, var oluşun ve toplumsallığın gelişimini başlı başına bir sanat ürünü olduğuna inanıyoruz. Toplumsal yaşam, inanç, sanat ve bilimin birbirinden ayrılamayacak bir bütünün parçaları olduğunu, yaşamın sürekliliği adına her birinin vaz geçilmez olduğunu kabul ederek tüm çalışmalarımıız bu temelde organize ediyoruz.

Ait olduğumuz coğrafyada son iki yüzyıllık süreçte onlarca kez katliam ve soykırıma maruz bırakılarak, ölümler ile terbiye edilmeye çalışılan, savaş politikaları ile köklerinden kopartılarak kentlere sürülen, yol, ikrar / pir, talib ilişkisi adeta yok edilmeye çalışılan tüm Alevi Süreklerinin Kadim Tarihsel Kökleri ile bütünleşmesini, zorunlu göç ve katliamlar ile bir sonraki nesle aktarımı engelleden kültürel değerlerimizin güncellenerek yaşama dahil olmasını hedefliyoruz. Kadim değerlerimizin yok edilmeden önce korunarak birey / aile / toplum yapılarının kültürel / ahlaki erezyona karşı korunabilmesi, gençlerimizin kimlik bunalımı içerisinde elimizden kayıp gitmemesi için gelin hep birlikte mücadele ederek asimilasyon ve kültürel soykırımı durduralım!

Pir himmeti Xızır gayretiyle, deryada damla misali Hak ve Hakikat arayışımızda cümle canları mihr’i muhabbet ile selamlıyoruz.

Demokratik Alevi Federasyonu Yönetim Kurulu

Alevi Bektaşi Federasyonu: Kadriye Doğan’ı derhal serbest bırakın!

0


PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan’ın gözaltına alınmasına tepkiler sürüyor. Yazılı bir açıklama yapan Alevi Bektaşi Federasyonu, Her türlü şiddet ve terör saldırısı kimden ve nereden gelirse gelsin şiddetle kınıyoruz” diyerek, Kadriye Doğan’ın derhal serbest bırakılmasını istedi. 

İstanbul’da dün sabah saatlerinde Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, polis baskınında evinden gözaltına alındı.

Kadriye Doğan’ın gözaltına alınmasına Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) yazılı bir açıklama yaparak tepki gösterdi.

Federasyon, “Her türlü şiddet ve terör saldırısı kimden ve nereden gelirse gelsin şiddetle kınıyoruz” diyerek, Kadriye Doğan’ın derhal serbest bırakılmasını istedi.

Alevi Bektaşi Federasyonu’nun (ABF) açıklaması şöyle:

Son bir yıldır sokakları meydanları kullanan, itirazlarını, taleplerini dillendiren ve en son 16 Eylül’de İzmir’de yapılan laik yaşam, laik eğitim ve eşit yurttaşlık mitingi sonrası Alevi kurumlarına yönelik kriminalize girişimlerine maruz kaldık. PSAKD Sarıyer Şube Başkanı ve saymanının duruşması sonrası kurum ve cemevi başkanlarımıza yönelik saldırıdan sonra dün de Demokratik Alevi Dernekleri Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan ve PSAKD Ataşehir üyesi Halil Aksu ev baskınıyla gözaltına alınmıştır.

“GÖZALTILAR VE TUTUKLAMALAR BİZİ YILDIRAMAYACAK”

Ülkemizde demokratik siyaset yapma zemini ortadan kaldırılmış, muhalif olan herkese terörist muamelesi yapılmaktadır. Bu yaklaşım ve en son İçişleri Bakanlığı’na yapılan saldırı ülkemizi kaosa sürüklemeye yöneliktir. Her türlü şiddet ve terör saldırısı kimden ve nereden gelirse gelsin şiddetle kınıyoruz. Siyasal İslamı ülkeye rejim olarak getirmek için her türlü gerici projeler hayata geçirilirken bunlara itiraz eden laik ve demokratik yaşamdan yana olan başta Aleviler olmak üzere tüm muhalifleri yargı yoluyla dizayn etme çabası nafiledir. Çünkü bu ülkenin şeriata teslim olmaması için bizler mücadeleye devam edeceğiz. Uydurma gözaltılarınız ve tutuklamalarınız bizi yıldıramayacaktır.
Bu baskı ve sindirme politikalarınızdan bir an önce vazgeçin, gözaltına aldığınız canlarımızı derhal serbest bırakın!

PİRHA/ANKARA

Kadınlar, hakları için bugün mecliste olacak

0


PİRHA- EŞİK gönüllüsü kadınlar, TBMM’de kadın vekillerle bir araya gelerek, kadınların kazanılmış haklarına yapılan saldırılara karşı basın toplantısı yapacak. 

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) kadınların eğitim hakkından çalışma hakkına, sanat yapmasından spor yapmasına kadar tüm haklarına açıkça yoğun saldırıların olduğu bir süreçte meclisin fiili açılış günü olan bugün mecliste olacak.

EŞİK gönüllüleri, kadın vekillerle buluşarak kadınların dayanışmasını ve ortak mücadelesini bir kez daha gösterecek.

Konuya ilişkin açıklama yapan EŞİK, şu ifadelere yer verdi:

“Hayatlarımızdan, haklarımızdan, hayallerimizden vazgeçmeyeceğimizi tüm Türkiye’ye ve dünyaya bir kez daha hatırlatacak. Herkesi kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine destek olmaya çağıracak.”

Kadınların 3 Ekim TBMM Programı şöyle:

09.30’da TBMM Dikmen Kapısı’nda buluşarak içeri giriş.

11.00’de Tüm muhalefet partilerinden kadın milletvekillerin katılımıyla TBMM basın odasında basın toplantısı.

11.30 ya da 12.00’de tüm muhalefet partilerinden kadın vekillerin Türkiye’nin dört bir yanından gelerek TBMM bahçesinde bekleyen kadınlarla buluşması.

Kadınların, vekilleri ve parti gruplarını ziyareti.

15.00’te kadın milletvekilleri salondan, kadınlar locadan TBMM Genel Kurulu’na katılım.

Genel Kurul’dan sonra TBMM bahçesinde, günün değerlendirilmesi için katılacak vekiller, basın ve kadınlar olarak kısa bir değerlendirme.

(HABER MERKEZİ)

 

‘Okullara imam atanması siyasal İslam projesidir; ama bu proje tutmayacak’- VİDEO

0


PİRHA- ÇEDES projesi adı altında okullara imam atanmasını hükümetin siyasal İslam projelerinden biri olarak değerlendiren Yazar Hüseyin Gümüş, iktidarın boşuna çabaladığını ve bu proje ile amaçlarına ulaşamayacaklarının altını çizdi.

Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ (ÇEDES) projesi kapsamında, birçok kentte okullara imam ve din görevlisi atandı.

Geçmişte de benzer projelerle eğitim alanı laiklikten uzaklaştırılarak dinselleştirilmeye çalışılmıştı. Şimdi de ‘Manevi danışmanlık’ adı altında din görevlilerinin okullara atanması başta eğitimciler olmak üzere toplumun büyük bir kesiminden tepki topluyor. Tekçi, dinci zihniyetle uygulamaya konulan bu projeye özellikle eğitimcilerden itiraz sesleri yükseliyor.

Okullara imam atanmasına ve dedelere maaş bağlama girişimine ilişkin Yazar Hüseyin Gümüş, PİRHA’ya değerlendirmelerde bulundu.

“ÇEDES SİYASAL İSLAM PROJELERİNDEN BİRİDİR”

Hüseyin Gümüş, Türkiye’de iktidara gelmiş tüm hükümetlerin Alevilik üzerinde hegemonya kurmak ve asimilasyona uğratma çabasında olduğuna değindi. AKP’nin de 21 yıllık iktidarlık döneminde aynı politikayı izlediğini belirten Gümüş, ÇEDES gibi projelerle siyasal İslam fikriyatının her yere yayılmasının amaçlandığına dikkatleri çekti.

Gümüş, bu projelerle amaçlananın gerçekleşmeyeceğini vurgulayarak şunları söyledi:

“20 yıldan beri hükümet ülkedeki kültürü, din anlayışını değiştirme çabası içerisindedir. ÇEDES de bu çabadan biridir. Ama burada büyük bir tepki ve muhalefet vardır. Bu proje başarılı olamaz. O treni kaçırdılar. 20 yılı geçmiş artık, iktidar süresinde uzatmaları oynuyorlar. Eskisi kadar iktidara hakim değiller. Tek başlarına iktidara gelemezler, gelseler bile siyasal islam projelerini hayata geçirmekte ilk yıllarda şansları daha yüksekti. Ama şimdi böyle bir şansları yok, beyhude çaba sarf ediyorlar. Bu proje tutmayacaktır.”

Yazar Gümüş, iktidarın Aleviliği kendi güdümü altına almaya çalıştığını belirterek, “Ünlü bir deyim vardır; maaş veren emir de verir. Bu olursa kendine özgü yönlerini kaybeder. Yanlıştır. Dedelerin de buna geleceğini düşünmüyorum” dedi.

Fatoş SARIKAYA- Diren KESER/ MERSİN

İLGİLİ HABERLER:

> Veli-Der Şube Başkanı Aydın: Okullara imam atanmasına güçlü şekilde karşı koymalıyız

>‘AKP, ÇEDES projesiyle toplumsal cehaleti, biatı okullarda aşılamak istiyor’

>‘Okullara imam atanması bilimsel, laik eğitimi ortadan kaldırır’

>‘Dincilik giderek kurumsallaşıyor, itirazları yükseltmek lazım’

>‘İmamlar camilere dönsün, okulların psikolojik danışmana ihtiyacı var’

>‘Hükümetin temel hedefi adım adım şeriata gitmek’

>‘Laiklik adına okullara imam atanmasına karşı ortak bir mücadele verilmeli!’

>‘Okullara imam atanması; siyasetin ilkokula, anaokuluna kadar inmesidir’

>‘Okullara imam atanması asimilasyondur, değerleri deforme eder’

>‘Okullara imam atanması asimilasyondur, değerleri deforme eder’

Nurettin Erdoğan’dan ters kelepçeli gözaltı tepkisi: Mücadelemiz iktidarı korkutuyor-VİDEO

0


PİRHA- Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Antalya Şube Başkanı Nurettin Erdoğan, 27 Eylül’de adliye önünde Alevi kurum yöneticilerine uygulanan ters kelepçeli gözaltı saldırısına tepki gösterdi. Erdoğan, “Aleviler olarak laik ve bilimsel eğitim, eşit yurttaşlık ve  laik yaşamdan yana bir mücadele yürütüyoruz. Vermiş olduğumuz mücadele birilerinin gözünü korkutmuş olmalı ki Alevilere yönelik baskı ve zor uygulanmaktadır” dedi. 

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Sarıyer Şube/Zeynep Yıldırım Cemevi Başkanı Beyhan Gün ve Şube Sekreteri Şimal Deniz’in 27 Eylül’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasını izleyen Alevi kurumların yöneticilerine ters kelepçe takılarak gözaltına alınmalarına tepkiler sürüyor.

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) Antalya Şube Başkanı Nurettin Erdoğan, Alevi kurum temsilcilerine polisin tavrını PİRHA’ya değerlendirdi.

“YAŞANAN HUKUKSUZLUĞA KARŞI GELENLERE GÖZDAĞI VERİLMEK İSTENİYOR”

“Ülkemizde gün geçmiyor ki yeni gelişmelerle, yeni bir haberle karşı karşıya kalmayalım” diyen Erdoğan, “Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sarıyer Şube Başkanı ve yöneticileri gerekçesiz ve hukuksuz bir şekilde 7 aydır tutuklu. Mahkeme bitiminden sonra yaşanan hukuksuzluğa karşı basın açıklaması yapmak isteyen canlarımız burada polis engeliyle, baskısıyla karşı karşıya kaldılar” dedi.

“MÜCADELEMİZ BİRİLERİNİ KORKTTUĞU İÇİN GÖZALTILAR YAŞANIYOR”

Alevi yöneticilerin ters kelepçeyle gözaltına alınmasının Alevi camiasında büyük bir huzursuzluğa neden olduğunu söyleyen Erdoğan “Polis baskısıyla, polis zoruyla Alevilere bir parmak sallama mı? Ya da Aleviler gözaltına alınmak mı isteniyor? Aleviler olarak her zaman laik eğitim, laik yaşam, bilimsel eğitimden yana bir mücadele yürütüyoruz. Her nedense vermiş olduğumuz mücadele birilerinin gözünü korkutmuş olmalı ki baskı ve zor uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı.

“DÜŞÜNCESİNİ ÖZGÜRCE İFADE ETMEK İSTEYEN HERKES GÖZALTINA ALINIYOR”

Polisin tavrının kendilerini çok üzdüğünü ifade eden Nurettin Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu olay, ülkemizde diğer toplulukların da genel anlamda yaşadığı, karşılaştığı olaylardır. Düşüncesini ifade eden, haykıran tüm bireylerin bu tür uygulamalarla karşı karşıya kaldığını görüyoruz . Mevcut siyasal iktidarın her türlü yaşam alanlarına müdahale ettiğini  görüyoruz. Baskıyla korku algısı yaratmaları anayasal bir suçtur. İnsanların hakları vardır, herkesin anayasal olarak kendini savunma hakkı vardır ve bu hakları özgürce kullanabilmelidirler.”

“HUKUKSUZCA YAPILAN GÖZALTILAR BU ÜLKENİN İMAJINI ZEDELEMEKTEDİR”

Nurettin Erdoğan, haklarının gasp edilmemesi için mücadele yürüttüklerini belirterek, “Arkadaşlarımızın özgürlükleri, hakları gasp edilmiştir. Orada yapılan hareket Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmayan bir harekettir ve bu da dış ülkelerde Türkiye’nin imajını zedelemektedir. Masumane bir basın açıklaması yapılacak, bundan kimler niye neden korkuyor? Neden bu baskılar, neden bu zulümler yapılmaktadır” diye sordu.

NE OLMUŞTU?

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Sarıyer Şube/Zeynep Yıldırım Cemevi Başkanı Beyhan Gün ve Şube Sekreteri Şimal Deniz’in, 27 Eylül’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutukluluklarının devamına karar verildi.

Mahkemenin bu kararına ilişkin adliye önünde açıklama yapmak isteyen Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Cuma Erçe ve beraberindeki Alevi kurum temsilcileri, polis tarafından ters kelepçelenerek gözaltına alındılar.

Gözaltına alınan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Cuma Erçe, PSAKD Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Karakaya, PSAKD Genel Sekreteri İsmail Ateş, PSAKD Örgütlenme Sekreteri Ezgi Türkyılmaz, AKD Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi Başkanı Zeynal Odabaş, Gazi Şehitleri Şube Başkanı Ferhat Aktaş, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Gaziosmanpaşa Şubesi Karayolları Cemevi Başkanı Hıdır Çam, PSAKD Kartal Şube Başkanı Ali Yürümez, ABF Yöneticisi Alaattin Türkoğlu, Gazi Şehitleri Şube Yöneticisi Hüseyin Ördek, kontrolünden geçirildikten sonra serbest bırakıldılar.

Cebrail ARSLAN/ANTALYA

 

 

DAD, Kadriye Doğan için eş zamanlı açıklama yapacak

0





PİRHA- DAD, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan’ın gözaltına alınmasına dair bütün şubelerinde saat 12.00’de eş zamanlı basın açıklaması yapacak.

İstanbul ve Kırklareli’nde sabah saatlerinde polis birçok eve eş zamanlı baskın düzenledi. Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, polis baskınında gözaltına alındı.

Baskınlarda ayrıca Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile sivil toplum örgütü yöneticilerinin de olduğu en az 20 kişi gözaltına alındı. Gözaltı gerekçeleri öğrenilemeyen kişiler İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Gözaltı sayısının artabileceği belirtilirken, dosya hakkında gizlilik kararı alındı.

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) bütün şubelerinde DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan için eş zamanlı basın açıklaması yapacak.

(HABER MERKEZİ)



DAD Şubeleri Kadriye Doğan için eş zamanlı açıklama yapacak

0





PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan’ın, gözaltına alınmasına dair DAD, bütün şubelerinde saat 12.00’de eş zamanlı basın açıklaması yapılacak.

İstanbul ve Kırklareli’nde sabah saatlerinde polis birçok eve eş zamanlı baskın düzenledi. Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, polis baskınında gözaltına alındı.

Baskınlarda ayrıca Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile sivil toplum örgütü yöneticilerinin de olduğu en az 20 kişi gözaltına alındı. Gözaltı gerekçeleri öğrenilemeyen kişiler İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Gözaltı sayısının artabileceği belirtilirken, dosya hakkında gizlilik kararı alındı.

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) bütün şubelerinde DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan için eş zamanlı basın açıklaması yapacak.

(HABER MERKEZİ)



DAD: Bu zulme boyun eğmeyeceğiz

0


PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan’ın, gözaltına alınmasına dair DAD Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada, Doğan’ın yaşamı boyunca hak ve hakikati dile getirdiğine dikkat çekilerek, “Yaşanan olaylara, baskılara karşı  dik durmak, boyun eğmemek inancımızın geregidir. Arsıza, hırsıza, nursuza, pirsize karşı bir olmak, iri olmak zamanıdır” denildi.

İstanbul ve Kırklareli’nde sabah saatlerinde polis birçok eve eş zamanlı baskın düzenledi. Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, polis baskınında gözaltına alındı.

Baskınlarda ayrıca Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile sivil toplum örgütü yöneticilerinin de olduğu en az 20 kişi gözaltına alındı. Gözaltı gerekçeleri öğrenilemeyen kişiler İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Gözaltı sayısının artabileceği belirtilirken, dosya hakkında gizlilik kararı alındı.

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Merkezi tarafından, DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan’a ilişkin açıklama yaptı.

Yapılan açıklamada, Kadriye Doğan’ın yaşamı boyunca hak ve hakikati dile getirdiğine vurgu yapılarak, şunlar ifade edildi:

“Tekçi zihniyetten kaynaklı Türkiye’de yaşanan kaos ve kriz hali, demokratik teamülleri baskılayan, mevcut yönetim anlayışı emek, barış ve demokrasi güçlerine, farklı etnik yapılara, kimliklere, inançlara, kadın özgürlükçü anlayışa, eşit ve özgürlükçü bir yaşamın mücadelesini verenlere karşı zülmün binbir türlüsünü reva görmektedir.

An yoktur ki inancımıza, değerlerimize, toplumsal hafızamıza, kurumlarımıza, yol yürütücülerimize baskı, zülüm, işkence, gözaltı, tutuklamayı normalleştirmesinler. Zülmünüz artsın, yaşattığınız kadar yaşarsınız.

Bu tekçi anlayışın baskısı altında masum û pak olan evlatlarımız, irademizi temsil eden, ikrar verdiğimiz seçilmişlerimiz, Ana kadının kemaletini devriye eden kamalet sahibi kadın canlarımız, yol yürütüçüsü Analarımız,  pirlerimiz, jiyarlarımız, diyarlarımız, dergahlarımız, ırmaklarımız, çoğrafyamız, Herde Dewreş feryat figan yaşamaktadır. Bu zülme sessiz kalmak, zülme ortak olmak anlamına geliyor. Bu hakikati görmeden, baskılara karşı durmadan yol yürünmez, yola talip olunmaz.

Tekçi zihniyet son günlerde demokrasi güçlerine, Alevi süreklerine yönelik çökertme planını adım adım yürütmektedirler. Fiziken yok edemediği rıza toplumu süreklerini kültürel katliamla, asimilasyon ile yok etmeye çalışmaktadır. Alevi Bektaşi Kültür Cemevi Başkanlığının kurulması, Sivas Madımak Katliamı sanıklarının serbest bırakılması, ÇEDES projesi ile devam eden süreç Alevi kurum yöneticilerinin göz altına alınması ile devam etmektedir.

Geçen hafta PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe canımız ve Alevi kurum yöneticilerimiz gözaltına alındı. Bugün itibariyle Demokratik Alevi Dernekleri Eş Genel Başkanımız Kadriye Doğan canımız sabaha doğru gözaltı işkencesine uğramıştır. Ayrıca Pir Sultan Abdal Kültür Derneklerine bağlı 1 Mayıs Cemevi yöneticisi  Halil Aksu canımız da bu zülme uğramıştır. Eş Genel Başkanımızın hanesi biliniyor, yurt dışı yasağı yok, kaçak yaşamıyor, bilinen bir canımızdır. Yıllarca öğretmenlik yapmış, binlerce öğrenci yetiştirmiş, kemalet sahibi, bilge bir kadın; inancına sıtkı bütün bağlı ikrarlı bir yol evladıdır. Asla zülme boyun eğmemiş, yaşamı boyunca hak ve hakikati dile getirmiş, demokratik siyasetin öznesi olmuş bir canımızdır. Gecenin bir vaktinde baskın düzenlenerek göz altına alınmasını asla kabul etmiyoruz. Bu zülme rıza göstermiyoruz. Diyoruz ki, “zülüm ile abad olanın sonu berbat olur.

BU ZÜLME SESSİZ KALMAYACAĞIZ

Bu gözaltı Eş Genel Başkanımız şahsında yola ikrar veren, kadın özgürlükçü yaşamı savunan, “Jin jîyan Azadî” diyen, her şart altında hakikati haykıran, eril zihniyete “hayır” diyen bütün kadın canlara uygulanmış olarak kabul ediyoruz.

Bütün bu yaşananlar bizlere tarihsel sorumluluklar yüklemektedir. Yaşanan olaylara, baskılara karşı  dik durmak, boyun eğmemek inancımızın gereğidir. Arsıza, hırsıza, nursuza, pirsize karşı bir olmak, iri olmak zamanıdır.

HDP yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 20 kişiye yönelik İç İşleri Bakanlığının, Emniyet yetkililerinin ev baskınlarını “terör örğütlü faaliyeti Yürütenler” şeklinde basına servis etmesi bir algı operasyonudur. HDP mevcut yasalarla kurulmuş, yerel yönetimlerde seçilmişleri olan, TBMM’de milletvekilleri, Meclis Başkan Vekili görevini yerine getiren anayasal bir kurumdur. “terör” ile ilişlilendirilmesi, adaletsizliklerine, haksızlıklarına kılıf uydurmaktan başka bir şey degildir.

Başta Eş Genel Başkanımız Kadriye Doğan canımız olmak üzere ve demokratik zeminde siyaset yürüten diğer canlarımız bir an önce serbest bırakılmalılar. Zaman sahipsiz, mekan rızasız, mazlum çaresiz degildir.”

(HABER MERKEZİ)

 

İLGİLİ HABERLER

>DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan gözaltına alındı

>Kulu’dan, Doğan’ın gözaltına alınmasına tepki: Buna eyvallah demeyeceğiz!- VİDEO

Kulu’dan, Doğan’ın gözaltına alınmasına tepki: Buna eyvallah demeyeceğiz!- VİDEO

0


PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Musa Kulu, DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan’ın gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Kulu, “Öncelikle Kadriye Doğan bir kadın, bir anne ve bir Alevi aktivist. Kendi inançsal, toplumsal ve yaşam tarzını en üst perdeden dile getiren kadındır. İşte onun için hedeftir” dedi.

İstanbul ve Kırklareli’de ev baskınları yapıldı. Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, HDP Ataşehir İlçe Örgütü yöneticisi aynı zamanda Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Ataşehir Şube/Cemevi başkanı Halil Aksu, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile sivil toplum örgütü yöneticilerinin de olduğu en az 20 kişi polis operasyonuyla gözaltına alındı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, gözaltılara dair yaptığı açıklamada 26 farklı adrese operasyon yapıldığını açıklayarak gözaltına alınan siyasetçi ve sivil toplum örgütü temsilcilerini “örgüte yardım etmek” iddiasıyla hedef göstermişti.

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Musa Kulu, konuya dair PİRHA’ya konuştu.

“BUNA EYVALLAH DEMEMİZİ KİMSE BEKLEMESİN”

Kulu, gözaltına alınan DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan’ın öncelikle bir kadın, bir anne ve bir Alevi aktivist olduğunu belirterek, “Kendi inançsal, toplumsal ve yaşam tarzını en üst perdeden dile getiren kadındır. İşte onun için hedeftir” dedi.

Kulu, gözaltına alınan HDK ve HDP yöneticilerinin gözaltına alınmasını da kınayarak, şunları söyledi:

“Bu ülkede demokrasi, barış, kardeşlik, ortak vatanda beraber yaşama arzusunu dile getiren HDK’li, HDP’li, sol, demokrat, aydın kim varsa sistem bunları kendi hedefine koymuş. Devlet; susturulmuş, sinmiş bir toplum yaratarak, kendi hukukunu Türkiye’de esas kılarak, bütün herkesi kimliğinden, inancından, hakikatinden kopararak biat toplumu yaratmak istiyor. Bu operasyonun esas nedeni bu zihniyetin dışa vurumudur. Bu baskılara rağmen buna ‘eyvallah’ dememizi kimse beklemesin.”

“KRİMİNALİZE EDEREK TOPLUMA BAŞKA BİR MESAJ VERMEYE ÇALIŞIYOR”

Musa Kulu, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın sosyal medya paylaşımında, gözaltına alınan siyasetçi ve sivil toplum örgütü temsilcilerini “örgüte yardım etmek” iddiasıyla hedef göstermesine ise,“Bir Alevi kurumunun genel başkanlığını yapan, devlet anayasasına göre siyaset yapan, adresi, her şeyi belli olan, bütün bilgilerinin devlette olduğu birinin gizli örgüt üyesi olması, bu şekilde lanse edilmesi sadece bir korkunun dışa vurumudur. Kriminalize ederek topluma başka bir mesaj vermeye çalışıyor. Bu ne ahlakidir, ne vicdanidir ne de adaletlidir. Bu yaklaşım bir bakanın ya da bir devlet adamının söyleyeceği bir söz olmamalıdır.”

“SESİMİZİ ÇIKARMALIYIZ”

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Musa Kulu, bütün ötekilere, bütün ezilenlere, bütün aydınlara, demokratlara, vicdan ve ahlak sahibi olan bütün insanlara açık çağrı yaptıklarını dile getirerek şunları kaydetti:

“Çok karanlık günler bizi, ülkeyi bekliyor. Bütün toplum ve ötekiler bir güç haline dönüşmezse bu zihniyet, bu ülkeyi daha büyük bir karanlığa götürecek. Nerede olursak olalım bu zulüm ve baskı sistemine bu ceberrut yapının topluma giydirmek istediği bu deli gömleğini asla kabul etmemeli, sesimizi çıkarmalıyız. Yoksa çok geç kalacağız.”

Kulu, olayın takipçisi olacaklarını belirterek, “Eş Genel Başkanımız nezdinde Türkiye’ye getirilmek istenen bu zulüm sistemini asla ve asla kabul etmeyeceğimizi bütün dünyanın ve Türkiye halklarının bilmesi lazım. Ve sistemi elinde tutanların da bilmesi lazım” dedi.

Devrim FINDIK/İSTANBUL

İLGİLİ HABERLER:

DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan gözaltına alındı

Avusturya’da Aleviler, Madımak Katliamı davasında zamanaşımı kararını protesto edecek-VİDEO

0


PİRHA- Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu, Sivas Madımak Katliamı davasında uygulanan zaman aşımı kararına karşı 7 Ekim’de sokağa çıkarak protesto eylemi gerçekleştirecek. 

Video eklenecek

33 aydın, sanatçı ve yazarın yakılarak katledildiği Sivas Katliamı’na ilişkin firari üç sanık Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş hakkında Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren davanın duruşmasında savcı, zamanaşımı uygulanarak davanın düşmesini talep etti. Mahkeme heyeti de, davanın düşmesine hükmetti.

Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu, bir açıklama yaparak, zaman aşımı kararına tepki göstererek insanlığa karşı işlenen katliamlarda zaman aşımı olmayacağını belirterek, 7 Ekim’de gerçekleşecek protesto eylemine çağrı yapıldı.

“ADALET MÜCADELEMİZE KATILMAYA SESLENİYORUZ”

Avusturya Alevi Federasyonu tarafından yapılan açıklamada, katliamın aklanamayacağı kaydedilerek, “Bir zamanlar Sivas’ta çıkan yangını pasif izleyen Türk devletinin şimdi failleri korumasına müsamaha göstermeyeceğiz. Adalet bizim vazgeçilemez hakkımızdır ve sorumluları hesaba çekmek için sarsılmaz bir kararlılıkla mücadele edeceğiz. Uluslararası topluma adalet mücadelemize katılmaya sesleniyoruz” denildi.

7 EKİM’DE PROTESTO EYLEMİ 

7 Ekim tarihinde yürüyüşle başlayacak eylem, Viyana Devlet Operası önünde saat 15.00’te başlayacak.

PİRHA/AVUSTURYA

‘Alevileri satın alma girişimi insanlık dışı; Alevi kurumları acilen çalıştay yapmalı’-VİDEO

0


PİRHA-AKP hükümetinin görevlendirdiği memurlar, Alevi köylerini, cemevlerini dolaşarak dedeleri maaşa bağlamak için çalışmalarını sürdürüyor. Uygulamaya tepki gösteren Pir Süleyman Deprem, “Alevi köyleri, cemevleri ve Alevi örgütleri ziyaret edilerek, Alevileri satın alma tarzında yapılan teklifler çok iğrenç, insanlık dışı bir uygulamadır” dedi. Deprem, Alevi kurumlarını asimilasyona karşı acilen çalıştay yapmaya çağırdı. 

Türkiye’de Alevi inancının ve ibadethanesinin hala devlet tarafından tanınmadığı bir süreç yaşanıyor. Alevi toplumunun; zorunlu din dersinin kaldırılması, cemevine ibadethane statüsü verilmesi, eşit yurttaşlığı içeren yeni bir anayasanın yapılması, Alevilere karşı işlenen nefret suçlarının açığa çıkarılması ve bu gibi nefret suçlarının önüne geçilmesi için gerekli hukuki tedbirlerin alınması, Alevilere karşı yapılmış olan kıyım, katliam ve asimilasyon uygulamalarıyla yüzleşilmesi, gerek kamu kaynaklarının ve gerekse kamu kadrolarının liyakat, adalet ve eşitlik ilkelerine göre dağılımının sağlanması gibi temel talepleri var. Ancak bu talepler hükümet tarafından yerine getirilmiyor, mahkeme kararları bile tanınmıyor.

Alevi toplumunun ve örgütlerinin taleplerini görmezden gelen AKP hükümeti, 9 Kasım 2022 tarih ve 32008 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 112 numaralı cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı kurdu. Başkanlığın görev alanındaki çalışmalarını değerlendirmek ve önerilerini bildirmek üzere başkan ve 11 üyeden oluşuyor. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı, aynı zamanda danışma kuruluna da başkanlık ediyor. Danışma kurulu üyeleri, hükümetin seçtiği kişilerden oluşuyor ve Cumhurbaşkanı tarafından 3 yıllığına seçiliyor.

Neredeyse tüm Alevi örgütleri, Alevi Diyaneti olarak adlandırdıkları Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı‘na ve üstelik de Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulmasına büyük tepki gösterdiler.

İki yıldır yüzlerce cemevini dolaşarak liste tutan, Aleviliği bir inanç olarak görmeyen ve kültürel bir öğeye indirgeyen AKP hükümeti, şimdi ise bir ekip oluşturup Alevi köylerini, cemevlerini ve dernekleri dolaşarak maaşlı dedeler, elemanlar arıyor.

Aleviler ise, AKP iktidarının Alevileri, Alevi inancını kontrol altına almayı ve Alevileri bölmeyi hızlandıran bu çalışmalarına tepkileri yükseltiyor.

Sinemilli Ocağı Pirlerinden Pir Süleyman Deprem, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın maaşlı dedeler bulma arayışını ve Alevileri bölme girişimlerini PİRHA’ya değerlendirdi.

“ALEVİLERİ SATIN ALMAK İÇİN YAPILAN TEKLİFLER İĞRENÇ VE İNSANLIK DIŞI”

Pir Süleyman Deprem, “Özellikle Turizm ve Kültür Bakanlığı’na devredilerek yaratılan bir sahte Alevi örgütlenmesi var. Sistem ve iktidar üzerinden Alevi köyleri, cemevleri ve Alevi örgütleri ziyaret edilerek ‘size parasal olarak yardım yapalım, cemevi yapalım, şu hizmetleri görelim’ şeklindeki tekliflerle Alevileri satın almak tarzında çok iğrenç, insanlık dışı bir uygulama var” dedi.

“KİŞİ KENDİ İNANCINI KENDİ ÖZGÜR İRADESİYLE BELİRLER”

Kişinin inancını kendi özgür iradesiyle belirlediğini, hiçbir devletin, hiçbir iktidarın insanların inancımı belirleme hakkına ve haddine sahip olmadığını vurgulayan Süleyman Deprem, “Hiçbir canlı insan evladı doğduğunda ne Müslümandır, ne Hristiyan’dır, ne Yahudi’dir, ne de Alevidir. Bu hakkı elinden alma hiçbir devletin görevi değildir” şeklinde ifade etti.

“PİR SULTANIN İTLERİ BİLE HARAM LOKMA YEMEDİ”

“Pir Sultan’ın itleri bile haram lokma yemedi” diyen Deprem, şunları kaydetti:

“Biz şimdiye kadar hiçbir siyasi erke, hiçbir siyasi iktidara dayanmadan kendi kominal değerlerimiz üzerinden birlikteliği ve paylaşımı esas alan Aleviler olarak, bizi asimile etmeyi açıktan görev edinmiş iktidarın ‘cemevi yapalım, size şu hizmeti yapalım’ şeklindeki tekliflerini kabul etmeyiz. Hepsi tamamen tuzak ve tuzağa konulmuş peynirden başka bir şey değildir. Bunun içerisine malzeme olmuş, kendisini Alevi olarak tanıtmaya çalışan unsurları da çok iyi biliyoruz. Bunların hangi zeminden geldiklerini de biliyoruz. Zamanında devrimci mücadeleye hangi ihanetleri yaptıklarını da çok iyi biliyoruz. Dünün devrimcilerine ihanet eden unsurların bugün Alevilik içerisinde kalkıp Aleviliği sisteme pazarlamalarına asla müsaade etmeyeceğiz.”

“ALEVİLİK ADINA DEVLETLE İLİŞKİLENENLER BİR KEZ DAHA KENDİLERİNİ GÖZDEN GEÇİRMELİ”

Özellikle 12 Eylül’den sonra Alevi köylerine cami yapılmaya başladığını hatırlatan Deprem, “Alevi köylerine cami yaptılar ama bu hiçbir şey ifade etmedi. Ben naçizane Aleviyim diyen dostların bu oyunu çok iyi görmelerini ve buna karşı birlikteliklerini korumalarını ve bu oyuna bilerek ya da bilmeyerek malzeme olan Alevi kökenli insanlarımızı da bir kez daha kendilerini tartmalarını, kendilerini değerlendirmelerini arz ediyorum” diye konuştu.

“DEVLETİN ASİMİLASYON HAMLESİNE KARŞI ACİLEN ÇALIŞTAY YAPILMALI”

Alevi kurumlarının bu tür çalışmaların önüne geçebilmesi için güçlü olmaları gerektiğini belirten Deprem, “Kâğıt üzerinde kurum olmak yetmiyor, örgüt olarak güç olmak gerekiyor. Bunun birinci kuralı, ortak inançsal değerlerin ilkesel olarak ortaya çıkarılıp bu ilkeler doğrultusunda ikrar temelli bir araya gelmeleri lazım. Acil olarak zaman kaybetmeden değerlerimize sahip çıkmak için örgüt ayrımı yapmadan bir çalıştay başlatmamız ve ortak meclisin oluşturulması lazım. Sistemin yok etme politikasına karşı hem dayanışmayı hem de ilkesel birlikteliğin önünü açmak gerekiyor. Böyle daha kolay ve zamana yayılmadan geliştirilecek bir proje olur. Herkes bulunduğu alanda buna müsaade etmediğini kararlı ve cesur bir şekilde dile getirmesi lazım. Bu çalışma içerisinde diğer köylerde irtibatı geliştirmesi lazım. Buna fırsat vermemeli” ifadelerini kullandı.

“PİRLER ÖNCÜLÜĞÜ BAŞLATMALI”

Pirlerin bu yolun önderleri olduğunun altını çizen Sinemilli Ocağı pirlerinde Süleyman Deprem, konuşmasını şu cümlelerle sonlandırdı:

“Şu anda prim diyen canlarımızın, pirlik yapma gayretinde olan canlarımızın da bu işin öncülüğünü mutlaka başlatması gerekiyor, bu işe sahip çıkması gerekiyor.  Pirlik öyle dört köşe içerisinde oturup Alevilere Alevilik şudur budur, 2 semah 2 deyiş çalıp bitirmek değil. Mücadelenin her alanında talibinin başında olacak, başucunda olacak. Yolun girdiği tüm zorlukların karşısında önce pirin durması lazım.”

Cebrail ARSLAN/ANTALYA

İLGİLİ HABERLER:
1-‘İnce bir Sünnilik yaparak Alevileri asimile etmek amaçlanıyor’- VİDEO

2-‘Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, toplumumuza ‘Alevisiz Aleviliği’ vaat etmektedir’
3-‘AKP üzerimizde at oynatıyor; bizi yok etmeye çalışan zihniyetle beraber olmayın’-VİDEO
4-‘Maddi teklifleri reddettik; biz Alevi köyleriyle iletişim sağlamalıyız’-VİDEO
5-‘AKP, Cemevi Başkanlığı’yla sinsice bir çalışma yapıyor, Alevileri avlamaya çalışıyor’-VİDEO
6-‘Cemevi Başkanlığı’nda görev kabul edenler inancına ihanet içindedir’-VİDEO
7-Baba Demir: Alevi kurumları birlikte hareket etmeli-VİDEO
8-Pir Mustafa Mısır: Ulularımız hiç biat etmedi, lokmanın peşine düşmedi!
9-‘AKP hükümetinin dedelere maaş projesi soykırım politikasıdır’-VİDEO
10-‘Maaşı kabul etmiyoruz; nefsine yenik düşen olursa düşkündür’-VİDEO
11-‘Devletten maaş aldığın zaman amir-memur ilişkisine dönüşür, maaş reddedilmeli’
12- ‘Cemevi Başkanlığı bir tuzaktır; maaşı kabul edenler onurlu değildir’-VİDEO

13- ‘Cemevlerini Diyanet bünyesine katmak ve içten fethetmek çabasındalar’-VİDEO
14-‘Alevi Pirleri ve Bektaşi Babaları sadece talipleriyle yol alır’-VİDEO
15-Çiçek: Dedelere, zakirlere maaşı devlet verirse ne inanç ne de yol kalır-VİDEO
16-‘Maaş bağlamanın altında yatan Alevi inancını yok etmektir’- VİDEO
17-‘Pirlerimiz yollarına sahip çıksınlar, kendilerini maaşa bağlamasınlar’-VİDEO
18-‘Gülsev Kaya: Biz ulufeyle, parayla, maaşla tarif edilecek bir geçmişe sahip değiliz’ – VİDEO
19-‘Büyükşahin: Alevileri kendi kirli işlerine ortak etmek istiyorlar ‘– VİDEO
20-‘Karaoğullarından: Maaşı kabul eden ‘Hınzır Paşa’lara geçit vermeyeceğiz’- VİDEO
21-Güleç: Hedefleri Alevi kurumsallaşmasının ulaşamadığı yerleri ele geçirmek – VİDEO
22-‘Alevilerin bu kötü gidişata bir an önce dur demesi lazım’
23-Sazcı: Dedelere maaş, makbul ve makul bir Alevilik yaratma girişimidir-VİDEO
24-‘Dedelere maaş teklif edilmesi Aleviler üzerinde dayatmayı yaratır’- VİDEO
25-‘Cemevi Başkanlığı’nın asimilasyonunu anlatmak için cemevlerine, köylere ulaşmalıyız’- VİDEO
26-‘Nakibüleşraf rolü üstlenip secere dağıtmaya yeltenecekler!’
27-‘Aleviliği yok etme politikası; o memura cemevi ziyareti için izin vermedim’

HBVAKV Datça Cemevi, Pir Sultan Abdal anma etkinliği gerçekleştirdi

0





PİRHA-Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi/Cemevi, Hızırşah Kültür Evi’nde Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliği gerçekleştirdi.

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi, Pir Sultan Abdal’ı andı.

Hızırşah Kültür Evi’nde yapılan etkinliğe, Datça Kaymakamı Murat Atıcı, Datça Belediye Başkanı Gürsel Uçar, Datça CHP İlçe Başkanı Aytaç Kurt ve çok sayıda yurttaş katıldı.

Hızırşah Kültür Evi’nin bahçesinde verilen kokteylin ardından Ankara Devlet Konservatuarı sanatçısı Şefik Taşpınar, Pir Sultan Abdal ile ilgili sunum yaptı. Ardından Cihan Yıldız, Özcan Parlaktaş, Mahir Mak ve Zeki Şimşek’in çalıp söylediği günün anlamıyla ilgili ezgi ve türkülerle etkinlik sona erdi.

PİRHA/DATÇA

 

 



‘AKP, ÇEDES projesiyle toplumsal cehaleti, biatı okullarda aşılamak istiyor’-VİDEO

0


PİRHA- AKP hükümetinin okullara imam atanmasına dair değerlendirmede bulunan Alevi Bektaşi Federasyonu önceki genel başkanlarından Turan Eser, cemaat ve tarikat üyelerinin okullarda öğretmen haline geldiğini vurgulayarak, “Buna karşı evrensel dili kullanıp, farklı ama bir arada yaşama kültürünü, devletin, siyasetin ve eğitimin dinsizleştirilmesi gerektiğine dair politikaları savunmak, tutum almak ve bu tutumu da toplumsallaştırmak lazım” dedi. 

AKP iktidarında eğitim politikaları, büyük oranda dini eğitim ve ‘tek din-mezhep’ öncelenerek oluşturuldu. Öğrencilerin ve velilerin tercihlerini görmezden gelen eğitim politikaları nedeniyle, dini eğitimin ağırlığı katlanarak arttı.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından imzalanan, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)” kapsamında okullara “manevi danışmanlık” hizmeti adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi atanıyor. İlk olarak Eskişehir ve İzmir’de okullara atamalar yapılırken, proje kapsamında tüm illere buna benzer atamaların yapılması planlanıyor. Projeye eğitimciler, veliler ve demokratik kamuoyu tepki gösteriyor.

Alevi kurumlarında inanç üzerine eğitmenlik yapan, Alevi Bektaşi Federasyonu önceki genel başkanlarından Turan Eser, okullara imam atanmasına dair PİRHA‘ya konuştu.

İktidarın eğitimde iş birliği protokolleri adı altında bir sürü cemaat ve tarikat üyesini okullarda ders veren hocalar haline getirdiğini aktaran Turan Eser, “Bu imamlar okullarda aklın, eleştirel düşüncenin, özgür aklın fikirlerini değil, vahiy temelli bir eğitim veriyorlar. Bu dogmalarla beslenmiş çocuklardan bir şey yapmak istiyorlar. Yani bir toplumsal cehaleti inşa etmek istiyorlar. Aynı zamanda kendi siyasi ardıllarını yetiştiriyorlar. Bu siyasetin kalıcı olması için Türk’ün, Kürt’ün, Alevi’nin, Sünni’nin, laik, seküler bütün kesimlerin vergileriyle eğitimin dinselleştirilmesine kaynak aktarıyorlar” dedi.

“BİAT KÜLTÜRÜNÜ OKULLARDA AŞILAMAK İSTİYORLAR”

 Eser, iktidarın ÇEDES gibi projelerle toplumsal cehaleti, biatı, şükür pedagojisi üzerinden inşa edip hak temelli mücadelelerin önünü kesmeye çalıştığını ifade ederek, “Toplumsal pasifikasyonu biat ekseninde eğitim kurumlarıyla yürütmek istiyorlar. Buna karşı da inadına farklı ama bir arada yaşama kültürünü, devletin, siyasetin ve eğitimin dinsizleştirilmesi gerektiğine dair politikaları savunmak, böyle bir tutum almak ve bu tutumu da toplumsallaştırmak lazım” şeklinde konuştu.

“İNANÇ ÖZEL ALANDA KALMALI”

Siyasetin evrensel diline işaret eden Turan Eser, “Evrensel dil laiklik, demokrasi, çoğulculuk, eşitlik, barış, toplumsal cinsiyet dilidir. Başta eğitimde, siyasette ve kamu hizmetlerinden uzak durmak lazım. İnanç, özel alanda kalmalı. Herkes kendi inancını özgürce yaşamalı. İnanmayan da özgürce yaşamalı. Farklı ama bir arada, herkes bir arada yaşayacak. Kimse kimseyi Sünni, Arap, Türk, Kürt, Ezidi, Süryani, Hristiyan, Musevi, Müslüman, Alevi diye ayırmıyacak, eşit koşullarda, eşit yurttaşlık hakkıyla beraber bir arada yaşayacak. Bu birçok dünya ülkesinde başarılmış, burada niye başarılmıyor? Çünkü burada din bir ‘huzur’ için değil, siyaseten bir ideolojik araç olarak toplumsal çatışmayı kutuplaştırmanın aracı haline getiriyor. Tıpkı etnik kimliklerdeki çatışmalar gibi” diye ifade etti.

Fatoş SARIKAYA-Diren KESER/MERSİN

İLGİLİ HABERLER:
> Veli-Der Şube Başkanı Aydın: Okullara imam atanmasına güçlü şekilde karşı koymalıyız-VİDEO
> ‘Okullara imam atanması bilimsel, laik eğitimi ortadan kaldırır’-VİDEO
> ‘Dincilik giderek kurumsallaşıyor, itirazları yükseltmek lazım’-VİDEO
> ‘İmamlar camilere dönsün, okulların psikolojik danışmana ihtiyacı var’- VİDEO
> ‘Hükümetin temel hedefi adım adım şeriata gitmek’- VİDEO
> ‘Okullara imam atanmasına karşı mitingler yapacağız, hukuki süreç başlatacağız’-VİDEO
> ‘Laiklik adına okullara imam atanmasına karşı ortak bir mücadele verilmeli!’
> ‘Okullara imam atanması herkesi Türk ve Müslüman yapma projesidir’-VİDEO
> ‘Eğitimin görevi inanç aşılamak değil, çocuklarınızı imamlara teslim etmeyin’- VİDEO
> ‘Şeriatı getiriyorlar, Türkiye’de ciddi şekilde laiklik kavgası verilmelidir’ -VİDEO
>‘Okullara imam atanması; siyasetin ilkokula, anaokuluna kadar inmesidir’
> ‘Türkiye Afganistan’a dönüşüyor, Alevi olmayanlar da bu projeye karşı çıkmalı’- VİDEO
> ‘Dindar-kindar gençlik yetiştirme projesi, herkesi mücadeleye çağırıyorum’-VİDEO
> ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefe ve ilkelerinin altına dinamit koymaktır’- VİDEO
> ‘Okullara imam atanmasıyla gerici bireyler yetiştirmek amaçlanıyor’- VİDEO
>‘Okullara imam atanması asimilasyondur, değerleri deforme eder’-VİDEO
> ‘Okullara imam atanması Alevi inancını katleder; çocuklarınıza inancımızı öğretin’-VİDEO
> ‘Kamusal alan okullar yoluyla dincileştiriliyor; tarikatlar eleman yetiştiriyor’ -VİDEO
> ‘Okullara imam atanmasına, dini eğitime karşı birlikte mücadele edelim’-VİDEO
> ‘Türk-islam sentezini hayata geçirmek için yapılmış bir asimilasyon politikasıdır’- VİDEO
> ‘Okula imam atanması asimilasyondur; aileler tavır göstermeli’-VİDEO
> ‘Türkiye’de eğitim yağmalanıyor, buna dur demek zorundayız’-VİDEO
> ‘Okullara imam atanması kadroların siyasal islamcılar tarafından işgal edilmesidir’-VİDEO
> ‘Seküler kesimin yaşam haklarına müdahaledir; eylem planı oluşturmalıyız’-VİDEO
> ‘İktidar, dindar nesil yetiştirmek için laik, bilimsel, kamusal eğitimden uzaklaşıyor’-VİDEO
> ‘Okullara imam atanması Alevilere yönelik asimilasyon ve inkar politikasıdır’- VİDEO
>‘ÇEDES, Türk ve Sünni Müslüman çocuk tipini yaratma projesi; insan haklarına aykırı’– VİDEO

DAD İstanbul Şubesi 4. Olağan Kongresi’ni gerçekleştirdi – VİDEO

0


PİRHA – Demokratik Alevi Dernekleri(DAD) İstanbul Şubesi 4. Olağan Genel Kongresini Gazi Cemevi Konferans Salonu’nda gerçekleştirdi.

DAD İstanbul Şubesi 4. olağan kongresini gerçekleştirdi. Gazi Cemevi Konferans Salonu’nda gerçekleşen kongreye Demokratik Alevi Dernekleri Eş Genel Başkanı Musa Kulu, Kadriye Doğan, AKD Sultangazi Cemevi Başkanı Zeynal Odabaş, Yeşil Sol Parti Milletvekili Cengiz Çiçek, Ağu içen piri Halil İbrahim Erdoğan, 25. ve 27. Dönem Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, HDK İstanbul Eşsözcüsü Esengül Demir, HDP Sultangazi, Bağcılar, Avcılar İlçe örgütleri, EMEP Sultangazi Yöneticisi Erdal Oflaz, CHP Sultangazi İlçe yönetiminin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

Kongre deyişlerle başlayarak divan üyelerinin seçilmesi, saygı duruşu, DAD Eş Genel Başkanları Musa Kulu ve Kadriye Doğan, İstanbul eş başkanları Dilber Aslan ve Ali Şeker’in konuşmasıyla devam etti. Ardından HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, Yeşil Sol Parti Milletvekili Cengiz Çiçek ardından kurum başkanları söz aldı.

“BUNLAR ALEVİLİĞİN TABUTUNA ÇAKILMIŞ SON ÇİVİDİR”

DAD Eş Genel Başkanı Musa Kulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesine kurulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı kastederek “Başkanlık ile ÇEDES birer devlet projesidir. Bunlara Aleviliğin tabutuna çakılmış son çivi olarak bakmak gerekiyor” dedi. Kulu, şeriat devletinin ilanının çok yakın bir tarih olacağını herkesin bilmesi gerektiğini de söyledi.

“TÜM TOPLUMSAL KESİMLERLE ORTAKLANMAMIZ GEREKİYOR”

DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Aleviliğin korunması ve gelişmesinde kadınların rolünün önemine değindi. Doğan, “Eğer bir ülkede kadın özgürse toplum özgürdür ve o ülkede özgür eş yaşam kurulmuşsa toplum demokrasiyi yaşıyordur. Çünkü kadın demokrasi demektir. DAD olarak demokrasiyi inşa ederken, kadının yaşamda yer almasını ve hayatın her alanında kendisini var etmesinin esas olduğunu biliyoruz” dedi.
Doğan, Çağlayan Adliyesi önünde Alevi Kurum başkanlarının ters kelepçeyle gözaltına alınmasını devletin korkutma çabası olarak yorumlayarak ardından şunları ifadelerine ekledi:
“Yeter artık katledildik. Öldük. Ama artık birlik olup ve biraz önce bahsettiğim kesimlerle ortaklanıp bu ülkeye Demokrasinin özgürlüğünün getirilmesinin yollarını Alevi örgütleriyle birlikte diğer tüm toplumsal kesimlerle ortaklanmamız gerekiyor.”

“YENİ DÖNEMİN SİYASETİ DİREKT DÜŞMAN GÖRÜYOR”

HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir, şunları konuştu:
“Alevi toplumunun bütün bu geçmişten gelen inanç, kültür ve geleneklerini yok sayan ve bütün bu saldırıların ötesinde değiştiren, dönüştüren, asimile eden ve sisteme, devlete bağlı bir inanç yöneliminin içinde olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Yeni dönemin siyaseti direkt düşman gören, karşıdan saldıran politikanın ötesinde Alevi toplumunu inançlarını aslında sisteme bağlı bir şekilde sistemin güdümü altında kontrol altına almaya dönük olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.”

“ALEVİLİK SINIFSALDIR”

Yeşil Sol Parti Milletvekili Cengiz Çiçek ise, Aleviliğin yalnızca bir inanç olarak sınırlandırılmaması gerektiğini söyleyerek Aleviliğin ayrıca sınıfsal bir özelliğinin olduğunu kaydetti. Çiçek, “Alevi hareketi, ideolojik netliğini sağlamak zorunda ve bu anlamda kapitalist modernitenin köleleştirici ve yoksullaştırıcı bütün argümanlarının karşısında olmalı” ifadelerini kullandı. Çiçek, HDK olarak Alevilerin sorunlarına dair üzerlerine düşen her şeyi yapmaya hazır olduklarını belirtti.

YENİ YÖNETİMLER BELİRLENDİ

Konukların konuşması ardından faaliyet ve mali raporlar okundu. Yeni yönetimler belirlendi. Seçimlerde Ali Kılıçgedik ve Emine Söylemez yeni eşbaşkanlar olarak seçildi.

Devrim FINDIK/İSTANBUL

Bektaş Piroğlu Dedenin Hakk’a yürüyüşünün 5. yılı-VİDEO

0





PİRHA- Bektaş Piroğlu Dedenin Hakka yürüyüşünün 5’inc yılı. Musa-i Kazım Ocağı evlatlarından olan Piroğlu, her yıl taliplerine ziyaretlerde bulunup yol erkan yürüten sevilen bir dedeydi. 

5 yıl önce Manisa’nın Turgutlu İlçesine bağlı Çepnidere Köyü’nde aşure paylaşıldığı saatlerde konuşma yaparken kalp krizi geçirerek Hakka yürüyen Bektaş Piroğlu Dedenin aramızdan ayrılışının 5’inci yılı.

Piroğlu, vasiyeti üzerine Manisa’nın Dilek Köyü’nde deyiş ve semahlarla sırlanmıştı. Piroğlu, uzun yıllar taliplerine ziyarete giden; yol, erkan yürüten ve herkes tarafından sevilen bir dedeydi.

BEKTAŞ PİROĞLU KİMDİR?

Bektaş Piroğlu Dede, Musa-i Kazım Ocağı evlatlarından. Çepni Alevilerinden olan Piroğlu 1938 yılında Antep’in Nizip ilçesine bağlı Köseler köyünde doğdu. Babası ise Ali Piroğlu Dede. Piroğlu, 1960 yılından beri dedelik yapıyordu. Türkiye’de, Balkanlarda, Avrupa’da Alevilerin bulunduğu her yerde inanca hizmet etti. Batı Anadolu olmak üzere bazı yörelerde yaşayan Türkmen, Çepni Alevilerin post dedesi ve Alevi Bektaşi İnanç Kurulu üyesiydi. Piroğlu 79 yaşındaydı.

Piroğlu’nun Hakka yürümeden önce yaptığı son konuşması şöyleydi:



DAD Mersin ,Adana ve Gebze şubeleri kongrelerini gerçekleştirdi-VİDEO

0


PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri Mersin ve Adana şubeleri olağan kongrelerini gerçekleştirdi. Kongrelerde, devletin ideolojik saldırıları ve asimilasyon politikalarına karşı Alevi hakikatinin savunularak, örgütlülüğün güçlendirilmesinin ortak görev olduğu mesajı verildi.

DAD Mersin Şubesi olağan kongresini gerçekleştirdi. Dernek binasında gerçekleşen kongreye Demokratik Alevi Dernekleri Eş Genel Başkanı Musa Kulu’nun yanı sıra çok sayıda kişi katıldı

Divan seçimiyle başlayan kongrede gülbengler sonrasında çerağlar uyandırıldı. Kongrede hakikat yolunda mücadele edenler ve Hakk’a yürüyenler için 1 dakikalık saygı duruşuyla dara duruldu.

KULU: İNKAR VE ASİMİLASYONA KARŞI MÜCADELE 

Kongrede söz alan Demokratik Alevi Dernekleri Eş Genel Başkanı Musa Kulu, cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan Türk-İslam sentezinde ısrar edildiğini söyledi. Saldırılara karşı tüm toplumsal kesimlerin pozisyon alarak mücadele etmesi gerektiğine işaret eden Kulu, “İnancından, dilinden dolayı insanlar cezaevinde ise ülkede demokrasi yoktur, faşizm vardır.  Herkesi kendi hakikatinden koparıp tek tip toplum yaratmak istiyorlar. Gelecekte halkların, inançların özgürce yaşamasını istiyorsak hanemizden başlayarak çevremizdeki insanlarla barışı, demokrasiyi ve ahlaki duruşu yakalamamız gerekiyor. Ülkeyi karanlığı sürükleyenleri görerek ona göre pozisyon almak gerekiyor. Cumhuriyet tarihi katliamlar, asimilasyon ve inkar tarihidir. Herkesin kendi inancı, dili ile yaşadığı ve haklarının anayasal güvenceye alındığı bir ülke hayalimiz var. Bugün iktidarı elinde tutanlar, cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan Türk-İslam felsefesini devam ettiriyor” diye konuştu.

DAD ADANA KONGRESİ

DAD Adana Şubesi kongresinin gerçekleştiği salona,”Nehak Düzene Karşı Yolumuzun Hakikatiyle Örgütlenelim”, “Alevilik Haktır Engellenemez” , “Bin Defa Mazlum Olsan Da Bir Defa Zalim Olma” pankartlarının yanı sıra Alevilerin taleplerini içeren çokça afiş asıldı.

Divan seçimiyle başlayan kongrede Seyit Sabun Ocağı’ndan Ana Zehra İncesu’nun verdiği gülbengler sonrasında çerağlar uyandırıldı.

Kongreye Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Aslan, Yeşil Sol Parti Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Alevi kurumları, yöre dernekleri ve siyasi parti temsilcilerinin yanı sıra üyeler katıldı.

YENİ YÖNETİMLER BELİRLENDİ

Faaliyet, denetleme ve mali raporun oylamaya sunulması sonrasında tek liste ile seçime gidilen Mersin ve Adana kongrelerinde yönetimler belirlendi.

GEBZE 

Demokratik Alevi Dernekleri Gebze Ana Fatma Cemevi de ‘Hak ve Hakikat adına mücadeleyi büyütme’ çağrısıyla 4. Olağan Kongresini dernek binasında gerçekleştirdi.

Siyasi parti, sivil toplum örgütleri ve üyelerin katıldığı kongrede eş başkanlığa Necla Akbulut ve Haydar Aydemir seçildi

PİRHA/MERSİN-ADANA

 

 

 

Koca: Failler aklanıyor, kadınlar üzerinde ölüm ittifakı kurulmuş durumda- VİDEO

0


PİRHA- Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, günden güne artan erkek şiddetinde yargı düzenine işaret ederek, “Yargı, erkek şiddetinin cezasız kalmasına, erkeklerin cesaretlenmelerine ve yargı-erkek dayanışmasının büyüyerek kadınlar üzerinde bir ölüm ittifakı kurulmasına olanak sağlıyor” dedi. Koca kadın sığınma evlerinin yetersizliğine de dikkat çekti. 

Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, günden güne artan kadın cinayetleri ve sığınma evlerinin durumuna ilişkin Mersin Mor Dayanışma binasında değerlendirmelerde bulundu.

Koca; kadın yoksulluğu, devletin kadın politikaları, mülteci kadınların yaşadığı sorunlar, bireysel silahlanma, yargının erk kararları gibi konulara da değindi.

“ÜLKE SUÇ MAHALİNE DÖNMÜŞ DURUMDA”

Perihan Koca, yalnızca 2022 yılında medyaya 3 bin 984 silahlı şiddet olayının yansıdığı ve ülke genelinde yaşanan silahlı şiddet olaylarında 2 bin 278 kişinin öldürüldüğü, 4 bin 231 kişinin de yaralandığı bilgisini verdi.

Ülkenin suç mahalline döndüğünü söyleyen Koca, “Ülke genelinde sadece temmuz ayında 25 kadın cinayeti işlendi, 9 kadının ölümü ise kayıtlarımıza şüpheli ölüm olarak geçti. Bireysel silahlanmanın günden güne arttığı Mersin’de ise yılın ilk yedi ayında 5 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 4 kadın ise halen giderilemeyen şüphelerle yaşamını yitirdi. Kadın cinayetleri artık faili meçhul olarak anılıyor, ölümler herkesin bildiği faillerin bir şekilde aklandıkları olaylara dönüşüyor” şeklinde konuştu.

“SIĞINMA EVLERİ YETERSİZ”

Kadınları şiddete karşı koruması beklenen uygulamaların yetersizliğine dikkat çeken Koca, Belediyeler Kanunu2nun 14. Maddesi’ndeki Nüfusu 100 binin üzerinde olan belediyelerin kadın konuk evi açma zorunluluğunu hatırlattı.

Nüfusu 2,5 milyonu aşan Mersin’de yalnızca 4 tane kadın sığınma evi olduğunu aktaran Koca, “Yerel yönetimlerin, nüfusları 100 bini geçtiği halde sığınma evi açmayan Akdeniz, Yenişehir, Mezitli ve Toroslar ilçe belediyelerinin bu keyfi tutumdan vazgeçmelerini bekliyoruz” dedi.

Koca, sığınma evlerine dair diğer sorunları şöyle özetledi:

“Kadın sığınma evlerinin açık adresleri herkes tarafından bilinmesi konusunda yerel yönetimlerin ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sorumluluk alması gerekiyor. Öte yandan 12 yaşın üzerindeki erkek çocukların kadın sığınma evlerine alınmamalarından kaynaklanan sorunlar ortaya çıkıyor.
Kadınlar ya çocuklarının çeşitli kurumlara verilerek onlardan ayrı kalmayı göze almaya ya da çocuğundan ayrılmayarak kadın sığınma evinden feragat etmeyi göze almak zorunda bırakılıyor. Mülteci kadınlar sığınma evlerine alınmıyor, ayrı bir kampa götürülüyorlar. Tüm bunlar ve çok daha fazlası kadın sığınma evlerini işlevsizleştiriyor.”

Milletvekili Perihan Koca, tüm bu şiddet sarmalı karşısında örgütlü mücadelenin tek çıkış noktası olduğunu vurguladı.

Fatoş SARIKAYA/ MERSİN

Kadınlar karanlığa karşı Mor Dayanışma’nın kampında buluşacak- VİDEO

0





PİRHA- Mor Dayanışma’nın bu yıl 7’ncisini düzenlediği Güney Yaz Kampı “Karanlığa Karşı Umut Kadınlarda” şiarıyla 2-3 Eylül tarihleri arasında Adana Karataş’ta gerçekleşecek.

Mor Dayanışma’nın bu yıl “Karanlığa Karşı umut Kadınlarda” şiarıyla Marmara, Ege ve Güney bölgelerinde düzenlediği yaz kampının Güney ayağı 2-3 Eylül tarihlerinde Adana Karataş’ta gerçekleşecek.

Kampta feminist kentlerin inşası, kadın emeği, özgürleşme sürecinde bağımsızlık korkusu, şiddetin biçimleri ve öz savunma konularının konuşulduğu atölyeler; Dikmece ve Akbelen’den direnen kadınların konuk olacağı paneller ve eğlence aktiviteleri olacak.

“DEPREMİN YARALARINI BİRLİKTE SARMAK İSTİYORUZ”

Mor Dayanışma’dan Ayşegül Temur, depremden dolayı bu yıl yapılacak olan kampın çok daha önemli olduğuna vurgu yaparak, “6 yıldır kadınlarla bu kampta bir araya geliyoruz fakat bu sene bizim için daha farklı olacak. Deprem bölgelerinden çok sayıda kadınlar gelecek ve bu sayede kadın dayanışmasıyla birbirimizin yaralarına merhem olmaya devam etmek istiyoruz” dedi.

Özellikle deprem bölgesinden kampa katılmak isteyen ancak ekonomik durumu elverişli olmayan kadınlar için askıda bilet kampanyası başlattıklarını belirten Ayşegül Temur, tüm kadınlara kampta bir araya gelme çağrısında bulundu.

Fatoş SARIKAYA/MERSİN

 



EŞİK’ten Adalet Bakanı’na: Medeni Yasa’ya dokunma, uygula!

0


PİRHA- Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Aile Hukuku ile ilgili düzenleme yapılacağı konusundaki sözlerine tepki göstererek, “Kadınların yüzlerce yıllık mücadelesinin ürünü olan Medeni yasayı silip, yeniden yazmaya kalkıştığınız anda Türkiye’nin tüm kadınlarını karşınızda bulursunuz. Medeni Yasa’ya dokunma, uygula” dedi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, “Özellikle Aile Hukuku konusunda geniş bir çalışmamız var. Bilim Komisyonumuz şu anda çalışıyor. Aile Hukukunu toptan ele alacak bir düzenlememiz söz konusu olacak. Aile hukukunu sil baştan ele alacağız” sözlerine özellikle kadınlar cephesinden tepkiler yükselmeye devam ediyor.

EŞİK, yaptığı yazılı açıklamada Medeni Yasa’yı sil baştan yazmaya kalkışmanın, anayasal laiklik ve hukuk devleti ilkelerine açık bir savaş açmak anlamına geldiğini belirtti.

“DİNİ HUKUKUA GEÇİŞİN ÖNÜ AÇILMAK İSTENİYOR”

Kadınların kazanılmış haklarına her gün yeni bir saldırıda bulunulduğuna dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Medeni Yasa; kişilik haklarından soyadına, dernek kurmadan evlenme yaşına, mal rejiminden evlat edinmeye, babalıktan miras hakkına kişilerin doğumdan ölüme tüm ilişkilerini düzenlemektedir. Bakan’ın sözünü ettiği “aile hukuku” da Medeni Yasa’nın bir bölümüdür ve içerisinde nişanlanma, evlenme, boşanma, nafaka, velayet ve mal rejimi gibi konular yer alır.

Nafaka hakkının sınırlandırılması, boşanmanın kolaylaştırılması, aile arabuluculuğu gibi konuları, hiçbir veriye dayanmayan çeşitli gerçek dışı argümanları kullanarak gündeme getirmenin arkasındaki asıl amaç Medeni Yasa’yı devre dışı bırakmaktır. Adalet Bakanı’nın açıklamaları da bu amacı artık açıkça ortaya koymaktadır. İktidarın Medeni Yasa’ya müdahalesi, belli bir dinin belli bir mezhebinin yorumuna dayanan hukuk sistemine geçişin en önemli adımı olacaktır.

“MEDENİ YASA’YI HER KESİM SAVUNMALI”

Bu sorun ve mücadele alanı sadece kadınları ilgilendirmiyor. Yaşam için, özgürlük için, eşitlik için laiklik ilkesini özel hayatta güvenceye altına alan, seküler bir yaşamı hepimiz için mümkün kılan Medeni Yasa’yı savunmak zorundayız. Başta muhalefet partileri olmak üzere herkesi göreve ve sorumluluk almaya çağırıyoruz.

Evrensel hukukun güvencesi altında, eşit, şiddetsiz ve özgür bir yaşam için Medeni Yasa’yı savunmak ülkenin kuruluşuna emeği geçenlere borcumuz, geleceğimize ve bu ülkenin tüm çocuklarına karşı sorumluluğumuzdur. Medeni Yasaya Dokunma, Uygula”

(HABER MERKEZİ)

‘Depremzede kadınlar işsizlikle bir kez daha enkaz altında bırakılıyor’- VİDEO

0


PİRHA- Mor Dayanışma’dan Selver Büyükkeleş deprem bölgesindeki kadınların sorunlarına değinerek, “Depremzede kadınlar ekonomik kriz, enflasyon, işsizlik ile bir kere daha enkaz altında bırakılmak isteniyor. Tüm kadınlar için insanca yaşanabilecek koşulların acilen sağlanmasını talep ediyoruz” dedi.

6 Şubat depremlerinin üzerinde 7 ay geçmiş olmasına rağmen bölge halkının sorunları çözüme kavuşmuş değil. Özellikle afet gibi durumlardan en çok etkilenen kadınların karşılaştığı birçok sorun hala güncelliğini koruyor.

Mor Dayanışma Kadın Derneği, deprem bölgesinde yaşayan kadınların acil ihtiyaçlarının giderilmesi ve taleplerinin yerine getirilmesi çağrısında bulundu.

“DEPREMZEDE KADINLARIN SAĞLIĞI TEHLİKE ALTINDA”

Antakya Mor Dayanışma üyesi Selver Büyükkeleş, depremzede kadınların taleplerine ilişkin PİRHA’ya konuştu.

Depremzede kadınların sağlığının tehdit altında olduğunu belirten Büyükkeleş, deprem bölgelerinde Aile Sağlığı Merkezlerinin derhal açılması gerekliliğine vurgu yaparak, kadın hastalıkları ve jinekolojik muayene birimlerinin mobil ve yerleşik olarak tam teşekküllü çalışmasını talep etti.

“GEÇİCİ BARINMA ALANLARI YETERSİZ”

Geçici barınma alanları yeterli olmadığına dikkat çeken Selver Büyükkeleş, “Kadınların daha güvenli yerlerde yaşamalarını talep ediyoruz. Geçici barınma alanları yaz yağmurunda bile sular altında kalıyor.  Yaşam alanları acilen yaşanabilir ve güvenli hale getirilmeli” dedi.

Büyükkeleş, kadınların diğer sorunlarına ilişkin şunları söyledi:

“Depremzede kadınlar ekonomik kriz, enflasyon, işsizlik, güvencesizlik ile bir kere daha enkaz altında bırakılmak isteniyor. Tüm kadınların insanca yaşayabileceği koşulların acilen sağlanmasını, gelir güvencesine sahip olmasını istiyoruz.

Ücretsiz kreş, hasta ve yaşlı bakım evlerinin acilen açılması ve bunların kamu bütçesinden karşılanması gerekiyor.

Depremden sonra sokaklardaki ışıklandırma oranı git gide düşmüş durumda. Tüm sokakların ışıklandırılması gerekiyor.

Emekçi sınıftan elektrik ve su faturalarının alınmaması gerekiyor.

Deprem bölgelerinde ulaşımın sıklaşması ve ücretsiz olması gerekiyor.”

PİRHA/ ANTAKYA

Gülistan Doku nerede? 1347 gündür kayıp!

0


PİRHA-Munzur Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi Gülistan Doku’dan, 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. Dört bir tarafı karakollarla çevrili ve kameralarla izlenen Dersim’de 1347 gündür kayıp olan Doku hala bulunmadı, şüphelilerle ilgili ciddi bir soruşturma hala yürütülmüyor.

Munzur Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi Gülistan Doku’dan (21), 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınmıyor.

En son üvey babası polis olan Zaynal Abarakov ile bir pastanenin önünde tartıştıktan sonra üniversiteye giden bir minibüse bindiği MOBESE kameralarına yansıyan Doku’nun akıbeti, geride bırakılan 1347 günde aydınlatılmadı.

Dosyanın baş şüphelisi Abarakov ve ailesine dair etkili bir soruşturma yürütülmedi, Doku’yu arama çalışmaları derinleştirilmedi ve deliller toplanmadı.

Gülistan Doku, dört bir tarafı karakollarla çevrili ve kameralarla izlenen Dersim’de 1347 gündür kayıp. Yetkililer ise Doku’yu bulmak yerine şüphelileri aklamanın peşine düştü.

1347 GÜNDÜR NELER YAŞANDI?

14 OCAK 2020

Ailenin valiyle yaptığı görüşme ve Abarakov’un isminin kamuoyu gündemine gelmesinden bir gün sonra 14 Ocak’ta Doku’ya ait olduğu öne sürülen bir “intihar mektubu” basına servis edildi. Aynı mektubun, dosya şüphelisi Abarakov’un polis olan üvey babası ve daha sonra kendisi de dosyaya şüpheli olarak eklenen Engin Yücer’in sosyal medya hesabında da paylaşılması ile mektubu servis eden belli oldu. Yücer, Doku’ya ait olduğu iddia edilen mektubu paylaşmasından tam 11 ay sonra açığa alındı.

15 OCAK 2020

Doku’nun bulunması istemiyle yapılmak istenen eylemler kent genelinde yasaklanırken, 15 Ocak’ta Doku’un kaybolmadan önce Abarakov ile görüştüğü anlara dair kamera görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde Abarakov’la konuşan Doku’nun daha sonra tek başına yürüyerek minibüse bindiği görüldü.

10 ŞUBAT 2020

Polis, 10 Şubat’ta Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin kapsını çalarak, Doku’nun kendilerinde olup olmadığını sordu.

7 MART 2020

Abarakov’un polis olan üvey babası Engin Yücer, 7 Mart’ta Dersim’den taşındı.

17 HAZİRAN 2020

Doku Ailesi’nin avukatı Ali Çimen, 17 Haziran’da Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, “Karşılaştırmalı hukuktaki 48 saati aşan kayıp vakalarında kişinin öldürülmüş kabul edilmesi” ilkesi gereği Abarakov’un tutuklanmasını talep etti ancak talep reddedildi. Dosya kapsamında, Abarakov ve üvey babası Yücer’in evlerinin yakınındaki kamera görüntüleri incelendi. Tutanakta, Abarakov ve Yücer’in aynı evde yaşadığı ancak sabit kameranın Abarakov’a ait görüntüleri kaydederken, Yücer’e ait görüntüleri tespit edemediği belirtildi.

21 TEMMUZ 2020

Dosyaya giren raporda HTS kayıtları da yer aldı. Gelen raporla birlikte Doku’nun şüpheli tarafından iki gün alıkonulduğu ve darp edildiği belgelerle ortaya çıktı. Bunun üzerine Doku Ailesi’nin avukatı, ikinci kez Abarakov’un tutuklanması talebinde bulundu. Ancak talep bir kez daha reddedildi.

29 TEMMUZ 2020

Soruşturma kapsamında sadece bir kez ifadesine başvurulan dosya şüphelisi Abarakov’un polis zoruyla getirilerek ifadesinin alınmasına dair yeni bir karar alındı. Ancak bu karar da uygulanmadı. Temmuz ayında dönemin Valisi Tuncay Sonel ile görüşen Doku Ailesi, “Halka, basınla bulaşma, sessiz kalın” şeklinde ikaz edildiklerini belirtti. Görüşülen başsavcının da kızlarının yüzde 99 barajda olduğunu söylediğini aktardı.

22 AĞUSTOS 2020

Abla Aygül Doku, Abarakov’un kardeşine kaybolduğu 5 Ocak günü, “Az kalsın senin yüzünden annemin bütün planları bozuluyordu, evde çok kötü bir şey çıktı” mesajı attığını söyledi. Abla Doku, “Gülistan neye şahit oldu?” diye sordu.

7 EYLÜL 2020

Doku’nun bulunması talebiyle yapılacak eylemlerin yasaklandığı Dersim’de, Seyit Rıza Meydanı’nda oturma eylemi başlatan Doku’nun ablası Aygül Doku ve annesi Bedriye Doku, darp edilerek gözaltına alındı. Anne ve kızı, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.

14 EYLÜL 2020

Doku Ailesi’nin avukatı Ali Çimen hakkında, dosyadaki Ulusal Kriminal Büro’nun raporunda yer alan bilgileri kamuoyu ile paylaştığı gerekçesiyle “soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek”ten soruşturma açıldı.

11 EKİM 2020

Üniversite öğrencisi Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku, eski Tunceli Valisi Tuncay Sonel tarafından gönderildiklerini söyleyen Kızılay çalışanı Ferhat Haneden Güven ve İşkur İl Müdürü Özdemir Aktaş tarafından basına konuşmamaları yönünde uyarı aldıklarını açıkladı.

15 EKİM 2020

Dersim’de 5 Ocak’tan bu yana haber alınamayan üniversite öğrencisi Gülistan Doku için 18 Ağustos’ta sonlandırılan arama çalışmaları Tunceli Valiliği koordinesinde yeniden başlatıldı.

23 EKİM 2020

Gülistan Doku soruşturmasında baş şüpheli olan Zaynal Abakarov’un üvey babası Engin Yücer’in Atatürk Mahallesi’nde bulunan evini taşımasına engel olduğu gerekçesiyle Emniyet Müdürlüğü’ne çağrılan abla Aygül Doku, emniyette ifade verdi. Engin Yücer, “Mala zarar verdiği” gerekçesiyle 9 ay önce suç duyurusunda bulunmuştu.

5 KASIM 2020

Dersim’de 5 Ocak’ta kaybolan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’dan 306 gündür haber alınamıyor. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve beraberindeki heyet arama çalışmalarının yapıldığı yerde ailesini ziyaret etti.

22 KASIM 2020

Dersim’de 323 gündür kayıp olan Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku’ya, dosya şüphelisi Zaynal Abakarov’un üvey babası Engin Yücer’in evini taşımasına engel olduğu gerekçesiyle 50 bin TL para cezası kesildi.

23 KASIM 2020

Dersim’de 5 Ocak tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan Munzur Üniversite öğrencisi Gülistan Doku için Uzunçayır Baraj Gölü’nde 15 Ekim tarihinde 3’üncü kez başlatılan arama çalışmaları bir kez daha sonuç alınmadan sonlandırıldı.

30 KASIM 2020

Gülistan Doku’nun kaybedilmesinde baş şüpheli olan Zainal Abarakov’un polis olan babası Engin Yücer, “Doku’ya ait kişisel bilgileri sosyal medya hesaplarında paylaştığı” gerekçesiyle açığa alındı.

5 OCAK 2021

Gülistan Doku’nun bir yıldır bulunamamasına ilişkin Dersim Kadın Platformu, Seyit Rıza Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Kız kardeşimiz Gülistan Doku’dan 5 Ocak 2020 gününden beri haber alamıyoruz. Gülistan hayatta mı, öldü mü, öldürüldü mü, hayattaysa nerede öldürüldüyse kim öldürdü bilmiyoruz. Biz kadınlar tam bir yıldır Gülistan Doku nerede? diye soruyoruz” denildi.

5 OCAK 2021

Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamayan Gülistan Doku’nun akıbetini sorarak, etkin bir soruşturma yürütmeyen yetkilileri göreve çağırdı.

21 OCAK 2021

Bir yılı aşkın süredir haber alınamayan üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku dosyasında şüpheli sıfatıyla yer alan eski erkek arkadaşı Zainal Abarakov’un polis olan üvey babası Engin Yücer polislikten ihraç edildi.

26 OCAK 2021

Dersim’de 5 Ocak 2020’den bu yana bulunamayan Gülistan Doku’nun ailesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüştü.

28 OCAK 2021

Dersim’de kaybolan üniversite öğrencisi Gülistan Doku’nun bilgilerini ifşa eden şüpheli Zainal Abarakov’un üvey polis babası Engin Yücer hakkında açılan davanın ilk duruşması Tunceli Adliyesinde görüldü.

18 MAYIS 2021

Gülistan Doku’nun kaybolmasının 500. Gününde HDP Kadın Meclisi Dinar Köprüsü’nde bir araya gelerek balon uçurdu. Köprü üzerinde konuşma yapan HDP Dersim İl Eş Başkanı Nurşat Yeşil; “Bizler 500 gündür Gülistanın akıbetini sormaya bulunduğumuz her alanda sormaya devam ettik. HDP Kadın Meclisi olarak bugün de burada soruyoruz, ‘Gülistan Doku nerede?’” dedi.

12 HAZİRAN 2021

Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku, Adana Adliyesi’nde ifade veren ağabeyine Savcının ‘Bunlar görevini yapmamış, bunlar o evde nasıl inceleme yapmadı? Hadi o evi incelemediler, senin burada ne işin var?’ dediğini ve orada ki katibin de ‘Şimdi sizin kızınız yok, o evde kriminal inceleme yapılmıyor ama sizi mahkemeye çağırıyorlar öyle mi?’ dediğini söyledi.

30 HAZİRAN 2021

Dersim’de 542 gündür kayıp Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku, hakkında açılan tazminat davasının duruşmasından sonra eski vali Tuncay Sonel’in görev yaptığı Ordu’ya yürüyüş başlatacaklarını söyledi.

30 HAZİRAN 2021

Dersim’de kayıp Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku, ailesiyle birlikte Tunceli Adliyesi önünde oturma eylemine başladı.

4 EYLÜL 2021

HDP’li heyet 609 gündür bulunamayan Munzur Üniversitesi Gülistan Doku için Dinar Köprüsü’nde açıklama yaptı. Burada konuşan HDP Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, kaybedilişinin münferit olmadığına dikkat çekerek,  sorumluların yargılanmasını istedi.

22 ARALIK 2021

5 Ocak 2020 tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan Munzur Üniversitesi öğrencisi 21 yaşındaki Gülistan Doku 718 gündür kayıp. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün Dersim ziyareti sırasında Valilik Özel Kalem Müdür Vekili Umut Ömer Karaduman’ın gazetecilere ‘Gülistan Doku’yu Bakana sormayın’ dediği iddia edildi.

1 OCAK 2022

Dersim’de 5 Ocak 2020 günü kaybolan Gülistan Doku’nun ailesi, Tunceli Valisi ile görüşmek için gittiği valilik önünde güvenlik güçleri tarafından engellendi. Doku ailesi valiye seslenerek “Gülistan’ı bul” çağrısında bulunurken, 5 Ocak 2022 gününe kadar adliye önünde oturma eylemi yapacaklarını duyurdu.

5 OCAK 2022

Dersim Kadın Platformu, 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Gülistan Doku’nun kaybolmasının ikinci yıl dönümü dolayısıyla, Seyit Rıza Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “2 yıl değil 2 bin yıl da geçse vazgeçmeyeceğiz” dedi. Abla Aygül Doku ise “21 yaşındaki üniversite öğrencisi bir insan bu ülkede 2 yıldır nasıl bulunmaz” diye sordu.

9 OCAK 2022

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, milletvekilleri Feleknas Uca, Alican Önlü ve Barış Anneleri Meclisi üyeleri Doku ailesine destek ziyaretinde bulundu.

20 OCAK 2022

Yaklaşık 2 yıldır kayıp olan üniversite öğrencisi Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku hakkında açılan tazminat davasının 6. duruşması Tunceli 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, Engin Yücer’in Gülistan Doku’ya ait kişisel verileri sosyal medyada ifşa ederek ve yayma gerekçesiyle toplamda 2 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Aygül Doku’ya ise tehdit suçundan 5 ay, mala zarar verme suçundan da 2250 TL adli para cezası verildi.

25 OCAK 2022

Gülistan Doku davasında baş şüpheli olan Zainal Abarakov’un annesi Cemile Yücer’in Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne yurt dışına çıkmak istediklerini ve bu nedenle haklarında uygulanan adli kontrol şartlarının kaldırılmasını talep ettiği bir dilekçe yazdığı ortaya çıktı.

27 OCAK 2022

Gülistan Doku davasında baş şüpheli olan Zainal Abarakov’un annesi Cemile Yücer’in yazdığı dilekçede dönemin Tunceli Valisi Tuncay Sonel ve yetkililerin bilgisi dahilinde Rusya’ya gönderildiğini söylemişti. Gülistan Doku’nun babası Halit Doku, konuya ilişkin dönemin Valisi Tuncay Sonel hakkında Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

5 ŞUBAT 2022

HDP Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, 5 Ocak 2020 günü kaybolan Gülistan Doku’nun akıbetinin araştırılmasını, Doku’nun kaybolmasına karışan veya suç işleyenlerin tespit edilerek haklarında gerekli soruşturmaların yapılması amacıyla Meclis araştırması açılmasını istedi.

20 ŞUBAT 2022

Gülistan Doku’nun ailesi, eylemlerine 22 Şubat’ta Ankara’da devam edeceklerini açıkladı.

22 ŞUBAT 2022

Gülistan Doku’nun ailesi Meclis’te HDP’yi ziyaret etti. Aile, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile görüştü. Basına kapalı gerçekleşen ziyarette Doku Ailesi adalet taleplerini yineledi.

22 ŞUBAT 2022

Gülistan Doku’nun ailesi, grup toplantısı sonrasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü.

23 ŞUBAT 2022

Gülistan Doku’nun bulunması için “görüşme” talebiyle Adalet Bakanlığı önünde oturma eylemi yapan Doku ailesi, polis tarafından yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı.

24 ŞUBAT 2022

HDP’nin Gülistan Doku’nun akıbetinin ortaya çıkarılması için araştırma komisyonu kurulması önergesi AKP ve MHP’li vekillerin oylarıyla reddedildi.

25 ŞUBAT 2022

Dersim’de kaybolan Gülistan Doku’nun bulunması için Adalet Bakanı ile görüşme talebinde bulunan ancak engellenen ve polis müdahalesine maruz kalan Doku ailesi, İHD Ankara Şubesi’nde basın açıklaması yaptı. Anne Bedriye Doku, “Ben kızımı devletten istiyorum. Kızımın başına ne geldi bilmiyorum. Ben bir anneyim ve ölene kadar bu davadan vazgeçmeyeceğim” dedi.

3 MART 2022

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Genç Kadın Koordinasyonu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında, 5 Ocak 2020’de kaybolan Üniversite öğrencisi Gülistan Doku’nun son görüldüğü iddia edilen Dinar Köprüsü’nde açıklama yaptı.

17 MART 2022

5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamayan Gülistan Doku’nun kaybolmasında baş şüpheli olan Zainal Abarakov Antalya’nın Alanya ilçesinde gözaltına alındı.

18 MART 2022

Gülistan Doku’nun kaybolmasında baş şüpheli olan ve Alanya’da gözaltına alındıktan sonra adli kontrolle serbest bırakılan Zainal Abarakov’un savcılığa verdiği ifade ortaya çıktı. Abarakov’un ifadesindeki çelişkiler dikkat çekti.

23 MAYIS 2022

Gülistan Doku için ailesi, Sanat Sokağı’ndan Seyit Rıza Meydanı’na kadar yürüyüş gerçekleştirdi. Anne Bedriye Doku, yaptığı açıklamada “Ekmekle gözyaşını beraber yiyorum, sizin de çocuklarınız yok mu, sizin de vicdanınız yok mu?” dedi.

24 MAYIS 2022

Gülistan Doku’nun ailesi, Tunceli Valiliği önüne gelerek, “Gülistan Doku Nerede?” diye sordu.

10 HAZİRAN 2022

Bu yıl Munzur Üniversitesi’nden mezun olması gerekirken kendisinden haber alınamayan Doku’nun ablası Aygül Doku, mezuniyet töreninde sahneye çıkarak, “Kardeşimin diplomasını birlikte alacaktık, Gülistan nerede?” diye sormak istedi. Özel güvenlik müdahale etti.

28 HAZİRAN 2022

Dersim’de 5 Ocak 2020’den beri kendisinden haber alınamayan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’nun telefon sinyalinin en son tespit edildiği bölgeye ait net olmayan 3,5 saatlik görüntü Kriminal Büro’ya gönderildi.

30 EYLÜL 2022

Dersim Kadın Platformu, üniversite öğrencisi Gülistan Doku’dan 1000 gündür haber alınmamasına ilişkin açıklama yaptı.

12 EKİM 2022

Dersim’de kaybedilen Doku’nun adli kontrolle serbest kalan faili Zainal Abarakov’a 6 ay boyunca ulaşılamadığı öğrenildi.

5 OCAK 2023

Dersim’de kadınlar Gülistan Doku’nun akıbetini sormak için Palavra Meydanı’ndan Seyit Rıza Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirerek açıklama yaptı.

PİRHA/DERSİM

KCDP davasında adliye önündeki kadınlar gözaltına alındı- VİDEO

0





PİRHA- Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na açılan kapatma davası başlamadan önce adliyeye girmek isteyen kadınlara polis müdahale etti. Darp edilen kadınlar gözaltına alındı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na (KCDP) ‘kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürütme’ suçlamasıyla açılan kapatma davasının dördüncü duruşması bugün Çağlayan Adliyesi’nde görülmeye başlandı. Duruşma öncesinde adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamanın ardından dava için adliyeye girmek isteyen kadınları polis “kimlik kontörlü” gerekçesiyle gözaltına aldı. Gözaltına alınan kadınlardan birinin İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğü öğrenildi.

Ayrıntılar gelecek…

PİRHA/ İSTANBUL



KCDP davası öncesi açıklama: Bizi asla durduramayacaklar-VİDEO

0


PİRHA- “Aileyi ve toplumu parçalamayı amaçladığı” iddiasıyla hakkında kapatma davası açılan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Derneği’nin dördüncü duruşması öncesi konuşan Fidan Ataselim, Tayyip Erdoğan’a kendi sözlerini hatırlatarak “Ayarını bozduğunuz kantar gün gelir seni tartar” diye seslendi. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Derneği’ne, “Aileyi ve toplumu parçalamayı amaçladığı” gerekçesiyle açılan kapatma davasının bugün görülen üçüncü duruşması öncesinde Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. “Asla yalnız yürümeyeceksin”, “Kadın cinayetlerini durduracağız” sloganlarının atıldığı açıklamada KCDP Temsilcisi platformun avukatlarından Leyla Süren, platformun genel sekreteri Fidan Ataselim ile erkek şiddeti sonucu öldürülen kadınların yakınları konuşma yaptı. Açıklamaya çok sayıda sivil toplum örgütü ve siyasi parti destek verdi.

“BİZİM MEDENİ HAKKIMIZ SİZİN PAZARLIK KONUNUZ DEĞİLDİR”

Açıklamada ilk olarak KCDP Genel Sekreteri Fidan Ataselim konuştu. Ataselim şöyle dedi:

“Bu ülkenin dört bir yanında mücadele veren sevgili kadınlar hoşgeldiniz. Derneğimize yönelik hukuksuzca açılmış bir davayla karşı karşıyayız. Erdoğan Türkiye yüzyılı adalet yüzyılı olacak diyor. Bugün bunu göreceğiz. Bugün buradan hukuk mu çıkacak başka bir karar mı çıkacak göreceğiz. Bu mahkemeden hangi karar çıkarsa bizim kararımız değişmeyecek. Bizi asla durduramayacaklar. Biz nerede kadına şiddet olursa çocuk istismarı olursa orada bizi görmeye devam edecekler. Adalet bakanı aile hukukunu baştan ele alacağız diyor. Bakan kadınlar öldürülürken erkeklerin mağduriyetinden söz ediyor. Bizim medeni haklarımız sizin pazarlık konusu değildir. Bize kapatma atma davası açtılar. Bu ülkenin yetkilileri görevlerini yerine getiremiyorken biz öldürülen kadınların aileleri ile birlikte mücadele ediyoruz. Ölümle burun buruna yürüyen kadınlarla birlikte mücadele ediyoruz. Sanmasınlar ki Taliban zihniyetine izin vereceğiz. Bize kapatma davası açanlar kadın katillerini, tecavüzcüleri serbest bıraktılar. Sonra da adaletten söz ediyorlar. Neyin adaleti. Adalet denilen şey sadece patronlara ve erkekler için mi? Biz gerçek adaleti kadınlar için LGBT’ler için her gün yoksullukla baş başa bırakılan yurttaşlar için gerçek adaleti sağlayacağız Erdoğan’a şunu diyorum “ayarını bozduğunuz kantar gün gelir seni tartar”.

Urfa Ensar Vakfın’daki çocuk istismarı soruşturmasında ismi geçen Asım Sultanoğlu’nun Urfa’ya Milli Eğitim Müdürü olarak atanmasını 34 gündür adliye önünde protesto eden Emine Gizem Çetiner “Ben bu davayla bir kereden bir şey olmaz diyen zihniyetin aynı olduğunu düşünüyorum bu zihniyete karşı her yerde mücadele edeceğim” dedi.

“MÜCADELE EDENİN KAZANACAĞINA İNANIYORUZ”

Platformun avukatı Leyla Süren de şunları ifade etti:
“Bir seçim geçirdik, bu seçimde kadınların çocukları hakları masaya yatırıldı. Bu dava sözde kendilerine mağdur diyen erkeklerin şikayeti ile açıldı. Savcı üç kere sordu kanuna aykırı bir eylemi var mı buna dair delil var mı diye yanıt hayırdı. En sonunda arkadaşlarımızın özel katıldığı eylemler, fişlemeler göz önüne alındı. 24 saatte bize kapatma davası açıldı. Bugün karar bekliyoruz. Bütün temennimiz hukuka güvenimiz sürsün istiyoruz. Bizimle uğraşacaklarına kadın katilleriyle uğraşsınlar. İki dava arasında yüzlerce cinayet davasına girdi arkadaşlar. Dört çocuk istismarı davasına girdik. Toplamda 112 duruşmaya girdi avukatlarımız. Bizim derneğimizi kapatmayın. Biz sonuç ne olursa olsun mücadele edenin kazanacağına inanıyoruz.”

“BİZ KİMDEN ADALET ARAYACAĞIZ”

Erkek şiddeti sonucu öldürülen Ceyda Yüksel’in annesi Filiz Demiral “Benim kızım ilişkiyi reddettiği için öldürüldü. Hakim erkeğe ceza vermedi ben kimden adalet arayacağım. Davanın ilk gününden beri platform benle mücadele etti hiç yalnız bırakmadı. İyi ki varlar ama adalet sisteminin görevlileri yanımızda yoktu. Biz kimden adalet arayacağız” dedi.

“TÜRKİYE’DEKİ KADIN DAYANIŞMASINI BÖLEMEZSİNİZ”

Yeşil Sol Parti Diyarbakır milletvekili Ceylan Akça konuşmasında “Biz bugün burada size destek için geldik. Ankara’da da HDP’li kadınların partisini kapatmak isteyen zihniyet var. Biz bu zihniyetle Ankara’daki zihniyete karşı mücadele ediyoruz. Türkiye’nin her yerindeki kadın dayanışmasını bölemezsiniz. Kadın mücadelesini bölemeyeceksiniz. Buradayız” ifadelerine yer verdi.

Duruşma sürüyor…

PİRHA/İSTANBUL 

 

KCDP’yi kapatma davası reddedildi

0





PİRHA- Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) hakkında ‘ahlaka aykırı faaliyet yürütmek’ iddiasıyla ve kapatılması talebiyle açılan davanın 4’üncü duruşması bugün görüldü. Dava reddedildi.

Dernek, “Aile mefhumunu yok saymak, aile yapısını parçalamaya çalışmak, kadın haklarını savunma kisvesi altında ahlaksız faaliyetler yürütmek” gibi iddialar üzerine “kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürütmek” suçlamasıyla karşı karşıyaydı. Kimlik tespitlerinin ardından saat 11.00’de başlayan duruşmada hakim, Kadın Cinayetini Durduracağız Platformu’na açılan kapatma davasını reddetme kararı verdi. Karar sonrası adliyede ‘kadın cinayetlerini durduracağız’ sloganları atıldı.

PİRHA/İSTANBUL

İLGİLİ HABERLER

2-‘KCDP davasında adliye önündeki kadınlar gözaltına alındı’



Mersin Kadın Platformu: Tecavüzü, istismarı aklayamazsınız- VİDEO

0


PİRHA- Mersin Kadın Platformu, Mardin’de bir kadını sistematik bir şekilde tecavüze maruz bırakan 3 erkeğin serbest bırakılmasına tepki göstererek, “Kadına yönelik şiddetin yaygınlaşmasına izin veren bu zihniyet kadınların düşmanıdır. Tecavüzü, istismarı aklamanıza izin vermeyeceğiz” dedi.

Mardin’de 22 yaşındaki bir kadına şantajla tecavüz ettikleri gerekçesiyle haklarında soruşturma başlatılan Yakup A., Çetin T. Ve Suud Ö. adli kontrol uygulanmasının ‘ağır olacağı’ gerekçesiyle sadece yurt dışı yasağı konularak serbest bırakıldı.

Mersin Kadın Platformu hem bu konuya ilişkin hem de Hiranur Vakfı’ndaki çocuk istismarında sahte rapor düzenleyen kişinin tahliye edilmesine dair basın açıklaması yaptı.

‘İstismarı, tecavüzü aklayamazsınız. Erkek adalete, erkek devlet şiddetine susmuyoruz’ pankartı açılan eylemde açıklamayı Bedriye Kuş okudu.

“KADINLARIN YAŞAM HAKKI BÜYÜK BİR TEHDİT ALTINDA”

Hiranur Vakfı’ndaki istismara değinerek sanığın yasalara aykırı bir şekilde tahliye edildiğine dikkat çeken Bedriye Kuş, “Din kisvesine bürünerek çocuk evliliğini rahmani bir şekilde helal olarak yorumlayan ve bu ahlaksız yaklaşımı sergilemekten çekinmeyen kesimler biz kadınların yaşam hakkını tehdit ediyor. Daha dün Hiranur vakfının istismar sanığı yasalara ve anayasaya aykırı bir şekilde serbest bırakılarak tahliye edildi. Kemik yaşı büyütmekten, rızası vardı demeye, bir kereden bir şey olmaz demekten, çocuk tacizi vakalarında anti-toplumsal yasa zırhına bürünerek çocuğa şahit fiilini yasa altına alan bu zihniyet kesinlikle biz kadınların düşmanıdır” diye konuştu.

“ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI KADIN BEDENİ ÜZERİNDE UYGULANIYOR”

Bedriye Kuş, Mardin’de biri korucu 3 erkeğin 22 yaşındaki bir kadına sistematik bir şekilde tecavüz etmesi ve serbest bırakılmalarına ilişkin şunları söyledi:

“Mardin’de köy korucuları tarafından sistematik bir şekilde tecavüze uğrayan kadının mağduriyeti 2015 yılından bu yana ülkemizde yükselen faşizm ve sonucunda tırmanan kirli ve özel savaşın güvenlik politikaları adı altında meşrulaştırılıyor. Biz kadınlar; istismarı, tecavüzü aklayamazsınız diye haykırarak, erkek şiddetine karşı yaşamın tüm alanlarında mücadele ederek, kadın eliyle özgür, eşit ve demokratik bir yaşamı inşa etmek için mücadelemizden bir adım geri atmadan direneceğimizi bir kez daha belirtiyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

PİRHA/ MERSİN

 

Mahsa Amini’nin ölümünün üzerinden 1 yıl geçti

0





PİRHA- İran’da “ahlak polisi” tarafından gözaltına alındıktan sonra gördüğü işkence sonucu hayatını kaybeden 22 yaşındaki Jîna Mahsa Amini yaşamını yitireli bugün tam 1 yıl oldu. 

İran’ın Sakız kentinden başkent Tahran’a akrabalarını ziyarete gelen 22 yaşındaki Jîna Mahsa Amini, erkek kardeşinin kullandığı aracı durduran ahlak polisince 16 Eylül 2022 tarihinde gözaltına alınmıştı. Nasihat edilip serbest bırakılacağı söylenerek götürülen Amini’nin, gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıkmıştı.

JİN JİYAN AZADİ 

Mahsa Amini’nin katledilmesinin ardından dünyanın hemen her yerinde süren kadın mücadelesinin yeni şiarı haline gelen “Jin Jiyan Azadi / Kadın Yaşam Özgürlük” sloganı kadın sokak hareketinin öznesi haline geldi. Aminin katledilmesinin ardından Kürt, Türk ve Avrupalı feministler için “Jin Jiyan Azadi” isyanın sembolü olmaya devam ediyor.

PROTESTOLAR SÜRÜYOR

Jin Jiyan Azadi eylemleri ilk günden itibaren İran rejiminin tüm baskılarına rağmen  devam etti. Protestolar ülkede etkisini 8 ay boyunca gösterdi. Rejim tarafından eylemlerin ilk ayında 481 kişi öldürüldü. Bir yıl içinde rejim güçleri bin 500’den fazla kişiyi katletti, 60 bin kişiyi de tutukladı. Eylemlere destek verdiği gerekçesiyle en az 110 kişi idam edilirken, kolluk kuvvetleri eylemler boyunca 200’den fazla kişiyi kaçırarak işkence yaptı. Rejim polislerinin eylemlerde yer alan kadınların gözlerini ve cinsel organlarını hedef alması sonucu da yüzlerce kadın uzuvlarını kaybetti.

JİNA İÇİN YAZAN GAZETECİLER CEZALANDIRILIYOR 

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), İran’da Jina Mahsa Amini’nin yaşamını yitirmesinden bu yana, 79 gazetecinin tutuklandığını bildirdi.  Mahsa Amini’nin cansız bedeninin 16 Eylül 2022’de gözaltına alındığı karakoldan çıkmasının ardından İran çapında düzenlenen eylemleri izlemek isteyen 31’i kadın en az 79 gazeteci tutuklandı. Bu gazeteciler arasında Amini’nin babası ile röportaj yaptığı için 2 yıl hapis cezasına çarptırılan  Nazila Maroufian da yer alıyor. Maroufian yaptığı röportaj gerekçe gösterilere “rejim aleyhine propaganda yapmak” ve “kamuoyunu galeyana getirmek için yalan haber yayınlama” suçlamasıyla yargılandığı davada 2 yıl hapis cezasına mahkum edilmişti.

(HABER MERKEZİ)



Mahsa Amini Avustralya’da anıldı- VİDEO

0





PİRHA- İran’da “ahlak polisi” tarafından gözaltına alındıktan sonra gördüğü işkence sonucu hayatını kaybeden 22 yaşındaki Jîna Mahsa Amini için Avustralya’nın Melbourne Federasyon Meydanı’nda anma yapıldı.

İran’ın Sakız kentinden başkent Tahran’a akrabalarını ziyarete gelen 22 yaşındaki Jîna Mahsa Amini, erkek kardeşinin kullandığı aracı durduran ahlak polisince 16 Eylül 2022 tarihinde gözaltına alınmıştı. Nasihat edilip serbest bırakılacağı söylenerek götürülen Amini’nin, gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıkmıştı.

Mahsa Amini’nin katledilmesinin ardından bir yıl geçti. İran’dan tüm dünyaya dalga dalga yayılan protestolar hala sürüyor.

Amini’nin katledilmesinin birinci yılında İranlı yurttaşlar başta olmak üzere dünyanın birçok kentinde anma etkinlikleri ve protestolar yapıldı.

Avustralya’nın Melbourne Federasyon Meydanı’nda yapılan anmada Amini’nin katledilmesi, kadınlar üzerindeki baskı ve İran hükümetinin politikaları protesto edildi.

Yeşiller partisi Brunswick Eyalet milletvekili Tim Read, Gilbert Siyaset Bilimcisi Kylie Moore, Menzies Federal Bölge Milletvekili Keith Wolahan ve Avukat Ek Taghdır’ın konuşmacı olarak katıldığı anmada Amini’nin katledilmesi, kadınlar üzerindeki baskı ve İran hükümetinin politikaları protesto edildi.

PİRHA/AVUSTRALYA

 



Süslü Kadınlar Bisiklet Turu: ‘Egzoz kokusuna karşı parfüm kokusu’

0





PİRHA-‘Avrupa Hareketlilik Haftası’ kapsamında yüzlerce kadın Ankara’da dokuzuncusu düzenlenen ‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’nda bir araya gelerek bisikletin bir ulaşım aracı olarak önemine vurgu yaptı.

Ankara‘da kadınlar, ulaşımda bisiklet kullanımına yönelik farkındalık uyandırmak için Gençlik Parkı’nda bir araya gelerek bu yıl dokuzuncusu düzenlenen “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu”nu gerçekleştirdi. Gençlik Parkı Büyükşehir Belediye Tiyatrosu önünde toplanan bir grup kadın, bisikletlerini balon ve çeşitli eşyalarla süsledi. Gençlik Parkı istikametinden Ulus, Maltepe, Bahçeli güzergahlarını izleyen grup, toplanma noktasına dönerek bisiklet turunu tamamladı.

Organizasyon sorumlusu Burçin Tarhan, yaptığı açıklamada “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu”nun bu yıl yurt içi ve yurt dışında 150 şehirde eş zamanlı düzenlendiğini belirtti.

“EGZOZ KOKUSUNA KARŞI PARFÜM KOKUSU”

Kadın ve erkeklerin aynı haklara sahip olması gerektiğine vurgu yapan Tarhan, “Biz de dünyanın birçok yerindeki hemcinslerimiz gibi günlük kıyafetlerimizle bisiklete binerek ulaşımımızı sağlayabiliriz. Buna dikkat çekebilmek amacıyla süslendik ve bisikletimizle yollara çıktık
Yollarda bisikletlilere saygı istiyoruz. Motorlu araçların hiçe saydığı birçok insanı bisiklet kazalarında kaybettik. Kendilerini rahmet ve saygıyla anıyoruz. Yollarda bisikletlerimizle çok ve görünür olursak, motorlu araç sürücülerinin farkındalığının artacağını düşünüyoruz”

Tarhan sözlerine şunları ekledi :
“Avrupa Hareketlilik Haftası kapsamında yapılan ‘Dünya Otomobilsiz Kentler Günü’ne vurgu yapmak için buradayız. Ankara’da bisiklet süren kadınlar olarak, motorlu taşıtların olmadığı, yollarda bisiklete binmenin ne kadar keyifli olduğunu göstermek için buradayız. ‘Egzoz kokusuna karşı parfüm kokusu’ diyoruz.”

(HABER MERKEZİ)



‘Kadına yönelik şiddetin failleri cezasız kaldıkça hiçbirimiz güvende değiliz’-VİDEO

0


PİRHA-Ankara Kadın Platformu, kadınlara yönelik şiddetin cezasız kalması sonucu kadın ölümlerinin artması ve Mahsa Amini’nin ölüm yıl dönümü nedeniyle açıklama yaparak, “Mahsa Amini’nin anısına ve İranlı kadınların hayatı için mücadelelerini sürdürme kararlılığından aldığımız güçle İran’da, Türkiye’de ve tüm dünya genelinde geleceğimiz için birlikte mücadeleye devam edeceğiz” dedi.

Ankara Kadın Platformu Mahsa Amini’nin ölüm yıl dönümü nedeniyle basın toplantısı düzenledi.  Basın toplantısında AKP-MHP iktidarının baskı ve zor aygıtlarını kullanarak başta Kürt kadın hareketi olmak üzere, feminist harekete, LGBTİ+ ve bir bütünen kadın hareketine yönelik şiddet ve saldırganlığı körüklediği vurgusu yapıldı. Açıklamada geçen yıl 16 Eylül’de İran’ın Rojhilat bölgesinde öldürülen Jina Mahsa Amini’ni de anıldı.

“JİN JİYAN AZADİ SLOGANI HER SINIFTAN KADININ TALEBİNİN ORTAK SESİ OLDU”

Kadın Platformu adına Sibel Göktaş açıklamayı okudu.

Göktaş, yaptığı açıklamada, Jina Amini’nin ölümünün İranlı kadınların özgürlük mücadelesinde bir dönüm noktası olduğuna vurgu yaparak, “Kadınlar, örgütlü bir şekilde sokaklara çıkarak seslerini duyurdu ve toplumsal muhalefeti güçlendirdi. Türkiye’de Kürt kadınların da yıllardır özgürlük mücadelesinin sesi olan ve İranlı kadınların da direnişinin önemli bir parçası olan “Jin Jiyan Azadi” sloganı bölgede ve tüm dünyada yankılandı. “Kadın, Yaşam Özgürlük” her dilde, her sınıftan kadının ortak talebi ortak sesi oldu” dedi.

“BU SALDIRILAR TÜMÜYLE KADIN MÜCADELESİNE YÖNELİK”

Sibel Göktaş, ülkede yaşanan kadın katliamlarını hatırlatarak, iktidar eliyle kurumsallaşan ve artan erkek şiddetinin cezasızlık politikaları ile körüklendiğini belirtti.

Sibel Göktaş, açıklamanın devamında şunları ifade etti:

“Bugün Kürt kadınlar üzerinde özel savaş politikaları devam ederken, Türkiye’nin batısında da kadınları katleden fail erkekler çeşitli bahanelerle erkek yargı tarafından salıveriliyor. Cinsel saldırı ya da kadın cinayeti faili erkekler türlü bahanelerle ceza indirimi alıyor ya da serbest bırakılıyor. ‘Çok seviyordum, beni aldattı’, ‘kadınlık görevlerini yapmadı’ dedikleri için serbest bırakıldılar. Takım elbise giymek, milliyetçi duyguları besleyen anlatılar iyi hal indirimine sebep; kadın düşmanı iktidarın faillere sağladığı bir çıkış yolu olarak sunuluyor.

AKP-MHP iktidarı eliyle kurumsallaşan, artan erkek şiddetini görüyoruz, biliyoruz, tanıyoruz. Bu saldırılar tümüyle kadın mücadelesine yönelik; özellikle Kürt illerinde de devletin özel savaş politikasının bir yansıması olarak sürmektedir. Kadına yönelik şiddetin failleri cezasız kaldıkça, devlet bu faillerin arkasında durdukça hiçbirimiz güvende değiliz. Ancak bizler bu örgütlü şiddete karşı nerede olursak olalım kadın mücadelemizi büyüterek ve şiddete maruz bırakılan tüm kadınlarla yan yana durmak zorundayız.

DEVLET DESTEĞİYLE NEFRET VE AYRIMCILIK YAYGINLAŞTIRILIYOR

Kadınlar, LGBTİ+’ların iktidar tarafından hedef gösterildiğinin altına çizerek, onur yürüyüşlerine katılanlar işkenceyle gözaltına alınarak, LGBTİ+ların barınma, sağlık, iş yaşamı, eğitim hakları engellenerek devlet desteğiyle nefret ve ayrımcılık yaygınlaştırılıyor. Çocukların istismar edildiği, gençlerin, kadınların LGBTİ+’ların şiddet, baskı ve katledildiği aile karşısında hayatımızı nasıl yaşayacağımız, kimi sevip sevmeyeceğimizi biz seçeriz.

Nefret eylemi için yapılan kamu spotu RÜTÜK tarafından onaylanıyor, yürüyüşleri valilik tarafından destekleniyor. LGBTİ+’lara karşı ayrımcılık, şiddet ve nefret devletin tüm kurumları ile güçlendiriliyor. Devletin işlediği bu nefret suçu karşısında bizler de hayatın her alanında birlikte ve bir arada mücadele etmeye devam edeceğiz. Birlikteyiz, bir aradayız.”

“DEVLET ALENEN NEFTER SUÇU İŞLİYOR”

AKP-MHP iktidarının kadın düşmanı politikalar uyguladığını belirten Sibel Göktaş, şunları aktardı:

“Aile politikaları ile Diyanetin bütçesini artıyor, tarikatlara kaynak aktarıyor. Kadın dayanışma merkezlerini kapatırken aile irşat bürolarının sayısını her geçen gün artırıyor. Din ile aile üzerinden toplumsal yaşam dizayn etmeye çalışıyor.

Aileyi merkezine koyan AKP-MHP faşist iktidarı, Kürtlerin 5-10 çocuk yaptığını söyleyerek milliyetçiliği körüklüyor. Kadınlara biçtiği annelik görevini milliyetçilik üzerinden pekiştiriyor.

Mücadele ederek kazandığımız İstanbul Sözleşmesi’nden aileler dağılıyor bahanesiyle çıkarak, kadınları şiddet dolu ilişkilere mahkum ederek boşanmaları engelleyerek nafaka hakkını gasp etmeye çalışan devlet alenen nefret suçu işliyor.
İstismarcılara af getirmeye çalışırken, çocuk istismarının yaşandığı aileler birer suç şebekesi gibi çalışıyor.

Biz kadınlar, bu ayrımcılığa karşı durmaya ve nefreti reddetmeye, nefrete ve şiddete karşı dayanışma içinde mücadele etmeye birbirimizin yaşamını ve özgürlüklerini savunmaya kararlıyız.”

PİRHA/ANKARA

 

Feray Şahin, Mersin’de anıldı

0


PİRHA-  Mersin’de üniversite son sınıfta okurken o sırada polis olan Fatih Burak Aykul tarafından öldürülen, 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Feray Şahin, ölümünün 6. yılında anıldı. Kızlarını kadın cinayetine kurban veren Anne Aysel ile Baba Bekir Şahin katilin cezasızlığına isyan ederek, “Bizler en temel hakkımız olan yaşam hakkımızı savunuyoruz ve isyanımızı haykırıyoruz. “Yeter artık” diyoruz. Kadın cinayetlerini önleyici politikalar geliştirilsin ve şiddeti önlemeye dair var olan yasalar uygulansın. İstanbul Sözleşmesi yeniden uygulamaya konulsun” dedi.

 

Mersin Toros Üniversitesi’nde İçmimarlık Bölümü son sınıf öğrencisiyken, polis Fatih Burak Aykul tarafından katledilen Feray Şahin, Mersin’de anıldı.

Mezitli Belediyesi öncülüğünde Feray Şahin Parkı’nda düzenlenen ölüm yıldönümü anmasına Şahin ailesinin yanı sıra Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, HDP Mersin İl Eş Başkanı Hoşyar Sarıyıldız ve Bedriye Kuş, CHP Mersin İl Kadın Kolları Başkanı Gülşah Yıldırım Genç, İHD Mersin Şube Başkanı Av Battal Gazi İnci, Baro Eski Başkanı Av. Bilgin Yeşilboğaz, İHD Şube Eski Başkanı Hakkı Demir, CHP Mezitli Kadın Kolları eski başkanı Aslı Çalışkan ile yurttaşlar katıldı.

“KATİL SOKAKTA GEZİYOR

Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, anma sırasında yaptığı konuşmasında, belediyede staj gören üniversite son sınıf öğrencisi Feray Şahin’in kadın cinayetine kurban gittiğini belirterek “Bu üzücü olayın üzerinde 6 yıl geçti. Dava dosyası halen Yargıtay da bekliyor ama katil sokakta geziyor. Geciken adalet, adalet değil. Aile acı içerisinde. Bunun biran önce sonuçlanması gerek” dedi.

Mersin’de üniversite son sınıfta okurken öldürülen, 23 yaşındaki Feray Şahin’in babası Bekir Şahin yaptığı açıklamada, tıpkı öldürülen diğer kadınların, kızların yakınları gibi 6 yıldır adalet aradıklarını belirtti. Feray, suçsuz, savunmasız ve masum olduğu halde devletin silahının emanet edildiği Fatih Burak Aykul tarafından katledildiğini hatırlatan Şahin, “Bu hukuksuz, cezasızlık ile katil açıkça korundu. Hukuksuzluk, adaletsizlik, vicdansızlık, mağduru değil, katili koruma zihniyeti ailenin acısını daha da artırmış, öfkelendirmiş, hukuka olan güveni yok etmiştir” dedi.

“YETER ARTIK”

“Yasalar katili korumak için mi var?” diye soran Bekir Şahin, “Bu ülkede yaşayan kadınlar her an, evde, sokakta, iş yerinde, okulda erkek şiddeti ile karşı karşıya kalıyor. Bizler en temel hakkımız olan yaşam hakkımızı savunuyoruz ve isyanımızı haykırıyoruz. “Yeter artık” diyoruz. Kadın cinayetlerini önleyici politikalar geliştirilsin ve şiddeti önlemeye dair var olan yasalar uygulansın. İstanbul Sözleşmesi yeniden uygulamaya konulsun. Kadın cinayetlerinde “haksız tahrik indirimi, “iyi hal indirimi ”uygulamalarından vazgeçilsin. Katiller değil, kadınlar korunsun” diye konuştu.

Kızının ölümünün 6.yılı nedeniyle konuşan Anne Aysel Şahin, Feray’ın kadın cinayetlerinin ne ilki, nede sonuncusu olduğunu belirtti. Aysel Şahin, kızı için kaleme aldığı yazıyı anma sırasında duygularına hakim olamadığından CHP Mezitli Kadın Kolu eski başkanı Aslı Çalışkan yaptı.

NE OLMUŞTU?

Mersin Toros Üniversitesi’nde İçmimarlık Bölümü son sınıf öğrencisi Feray Şahin, Mezitli İlçe Belediyesi’nde staj yaptığı sırada 19 Eylül 2017 tarihinde o sırada polis olarak görev yapan Fatih Burak Aykul tarafından katledildi. Ancak katil 1,5 yıl yattıktan sonra indirimli 5 yıl 3 gibi komik ama ödül gibi ceza ile sokağa bırakıldı. Feray Şahin’in dosyası 4 yıldır Yargıtay’da bekliyor.

PİRHA/MERSİN

 

DAD Mersin ve Adana şubeleri kongrelerini gerçekleştirdi-VİDEO

0


PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri Mersin ve Adana Şubeleri olağan kongrelerini gerçekleştirdi. Kongrelerde, devletin ideolojik saldırıları ve asimilasyon politikalarına karşı Alevi hakikatinin savunularak, örgütlülüğün güçlendirilmesinin ortak görev olduğu mesajı verildi.

DAD Mersin Şubesi olağan kongresini gerçekleştirdi. Dernek binasında gerçekleşen kongreye Demokratik Alevi Dernekleri Genel Merkez Eş Genel Başkanı Musa Kulu’nun yanı sıra çok sayıda kişi katıldı

Divan seçimiyle başlayan kongrede gülbengler sonrasında çerağlar uyandırıldı. Kongrede hakikat yolunda mücadele edenler ve Hakk’a yürüyenler için 1 dakikalık saygı duruşuyla dara duruldu.

KULU: İNKAR VE ASİMİLASYONA KARŞI MÜCADELE 

Kongrede söz alan Demokratik Alevi Dernekleri Eş Genel Başkanı Musa Kulu, cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan Türk-İslam sentezinde ısrar edildiğini söyledi. Saldırılara karşı tüm toplumsal kesimlerin pozisyon alarak mücadele etmesi gerektiğine işaret eden Kulu, “İnancından, dilinden dolayı insanlar cezaevinde ise  ülkede demokrasi yoktur, faşizm vardır.  Herkesi kendi hakikatinden koparıp tek tip toplum yaratmak istiyorlar. Gelecekte halkların, inançların özgürce yaşamasını istiyorsak hanemizden başlayarak çevremizdeki insanlarla barışı, demokrasiyi ve ahlaki duruşu yakalamamız gerekiyor. Ülkeyi karanlığı sürükleyenleri görerek ona göre pozisyon almak gerekiyor. Cumhuriyet tarihi katliamlar, asimilasyon ve inkar tarihidir. Herkesin kendi inancı, dili ile yaşadığı ve haklarının anayasal güvenceye alındığı bir ülke hayalimiz var. Bugün iktidarı elinde tutanlar, cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan Türk-İslam felsefesini devam ettiriyor” diye konuştu.

DAD ADANA KONGRESİ

DAD Adana kongresinin gerçekleştiği salona ‘Nehak Düzene Karşı Yolumuzun Hakikatiyle Örgütlenelim, ‘Alevilik Haktır Engellenemez’, ‘Bin Defa Mazlum Olsan Da Bir Defa Zalim Olma’ pankartlarının yanı sıra çokça Alevilerin taleplerini içeren çokça ozalit asıldı.

Divan seçimiyle başlayan kongrede Seyit Sabun Ocağından Ana Zehra İncesu’nun verdiği gülbengler sonrasında çerağlar uyandırıldı.

Kongreye Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Aslan, Yeşil Sol Parti Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Alevi kurumları, yöre dernekleri ve siyasi parti temsilcilerinin yanı sıra üyeler katıldı.

YENİ YÖNETİMLER BELİRLENDİ

Faaliyet, denetleme ve mali raporun oylamaya sunulması sonrasında tek liste ile seçime gidilen Mersin ve Adana kongrelerinde yönetimler belirlendi.

PİRHA/MERSİN-ADANA

 

 

 

44 senelik mücadelenin adı: Kifayet Ana- VİDEO

0


PİRHA-  Kifayet Ana, 12 Eylül karanlığından korkmamış, evlatlarını cuntanın eline bırakmamış, işkence görmüş, oğlunu kaybetmiş bir isim. Diğer oğullarının hapishanelerde yaşadığı işkenceleri ise mücadelesi ile göğüsleyerek, 44 yıllık büyük bir direnişi bayrak gibi taşıdı hayatının büyük bir kısmında.

Son haftalarda her cumartesi, meydanları doldurmaya, mücadelelerini bırakmamaya çalışan Cumartesi Anneleri’nin üzerlerine yağan saldırı dalgalarını izliyoruz. Yıllardan bu yana yürüttükleri direniş, baş etmeye çalıştıkları devlet baskıları ve inatları büyük bir mücadele maratonu olarak karşımıza çıkıyor.

Kifayet Keçeci’nin de hayatı, benzer bir maratonla geçti ve 12 Eylül sürecinde mücadelenin simgesi haline geldi. Kifayet Ana’nın sözlerine dökülmüş olan öyküsü ise öykü tanımından çok daha öte bir direniş.

“44 SENE OLDU AMA O ACI DÜNKÜ GİBİ”

“44 sene oldu ama o acı hala dünkü gibi” diyor oğlunun öldürülmesinden bahsederken Kifayet Keçeci. Kifayet Ana’nın 1979 Kasım’ında Kilis’te oğlunun öldürülmesi ve diğer iki oğlunun da tutuklanmasından sonra hayat rutini tamamen değişir.

Mitinglere katılıyor, buralarda konuşmalar yapıyor; Uşak ve Denizli’nin hemen her kasabasını, köyünü gezerek dostluklarını geliştiriyor, yeni kızlar-oğullar ediniyordu. Günleri cezaevleri, emniyet müdürlükleri kapısında geçerken oğlunun ekrandan duyulan mücadelemiz sürecek sözlerini kendine rehber edinerek yolları arşınladı yıllarca. Böylece acısını hafifletiyor ve oğlunun, yolunda öldüğü insanlık mücadelesine kendince katkı sağlıyordu. Ama bir yandan da işkenceler sürüyor, kızları ve oğulları da öldürülmeye devam ediyordu.

Kifayet Ana, 1981 yılında gecenin bir vakti yumruklanan kapısıyla uyandı ve başladı yaşayacakları.

Şöyle anlatıyor o geceyi:

“Oğullarımı aramak için polisler evimize baskın yaptı. Küfür ederek 16 aylık torunumu duvara vurarak fırlattılar. Kızımın karşı çıkması üzerine dönemin Manisa Emniyet Müdürü Necdet Menzir tarafından feci şekilde dövüldü. Beyin damarı zedelendi ve bundan sonra kendini kaybetti. Akıl hastası şu an kızım”

HERKESİN ANNESİ, K. ANA

Oğullarının peşinden sürüklendiği bu mücadelenin ön saflarında o kadar yer aldı ki, kendisine bir süre sonra cezaevinden mektuplar yağdı. El konulmasın diye mektupların sonuna iliştirdiği K. Ana imzası onun kod adı haline geldi.

Acı ve mücadelelerle dolu hayatını hep yazmak istedi K. Ana. Cezaevine kart göndermek için sürekli gittiği kırtasiyede çalışan genç adam, kendisine bir defter verip hayatını yazmasını önerdi. Ancak K. Ana mücadelenin içinde yer almaktan, hiç tanımadığı genç tutuklulardan aldığı mektuplara cevap vermekten hiçbir zaman hayat hikayesini yazamadı:

“Cezaevindeki çocuklara mektup yazmaktan kendi hayatımı yazamadım. Daha sonra da gözüme sarı nokta indi, gözler kapandı. Sadece o yıllarda yazmış olduğum şiirler hatırımda kaldı. Yalnız kaldığımda yazdığım bu şiirlerle kendimi oyalıyorum. Onları okuyup hatıralarımı yaşıyorum.”

BİR OĞLUN ZAYIF BEDENİNİN REFAKATÇİSİ

2000’li yıllara gelirken cezaevlerinde başlayan ölüm oruçlarının haberi yeni bir mücadelesin kapısının onun için de açıldığını biliyordu. Ankara Numune Hastanesi odalarında, mahkum koğuşları arasında oğlunun zayıflamış bedeninin refakatçisi oldu. Bedenini ölüme teslim edenlerin refakatçiliği. Direnen evlatlarının akıbetini düşünürken de, diğer analarla omuz omuza verirken de ölümü göze alanların bekleyeni oldu.

Bugünlerde en büyük derdi, yürüyememek. Yıllarca yollarını arşınladığı İnsan Hakları Derneği’ne gidemememin, eylemlere katılamanın ağırlığı üzerinde Kifayet Ana’nın. “Bacağımı kırdım, sonrasında yürümekte zorlanıyorum. Bir de kolum, sol kolum. Her daim yukarıya kaldırdığım sol kolum. Şimdi kaldıramıyorum ama mücadelenin başarıya ulaşacağına inancım tam” diyen Kifayet Ana, kadınların, gençlerin, mücadeleden geri durmaması gerektiğini dile getirmeyi de ihmal etmiyor.

Mahpus yolu bekleyen analardan, ailelerden sadece bir tanesi Kifayet Ana. Unutulmayan, unutulamayacak mücadelelerden birinin refakatçisi.

Fatoş SARIKAYA- Diren KESER/ MERSİN

Güzel Ana’nın aramızdan ayrılışının 6’ıncı yıldönümü-VİDEO

0


Güzel Ana, 6 yıl önce bugün Türkiye devrimci hareketinin önemli isimlerinden Serdar Can’ın cenaze töreninde geçirdiği beyin kanaması sonucu kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti. 6 yıl önce sloganlar ve marşlar eşliğinde son yolculuğuna uğurlanan Güzel Şahin’in vasiyeti gereği türküler ve marşlar hep bir ağızdan okunmuş ve mezarına güller bırakılmıştı.

Güzel Ana uzun yıllardır Cumartesi Annelerinin eylemlerinin yanı sıra F Oturumlarının ve hükümetin kapattığı Alevilerin sesi TV10 çalışanlarının kanalını geri almak için Galatasaray’da yaptığı eylemin de bilinen simalarındandı.

“BEN HER ŞEYDEN ÖNCE BİR İNSANIM”

Aleviler’in sesi TV10’un KHK ile kapatılmasının ardından çalışanlarının kanallarını geri almak için başlattığı eylemin 37. haftasında söz alan Güzel Ana, “Ben ne bir Alevi ne bir Sunni vatandaşıyım. Ben her şeyden önce bir insanım. Bu nedenle nerede bir ezilen, bir haksızlığa uğrayan ve darda kalan varsa onun yanındayım. Alevi darda ise Alevinin yanındayım, Sünni darda ise Sünninin yanındayım, Çerkes darda ise Çerkesin yanındayım” dedi.

“TÜM ANNELER BİRLEŞİRSE KATLİAMLAR DURUR”

Son olarak tüm annelere seslenen Güzel Şahin Anne, “Biz yaz, kış, sıcak, soğuk demeden buradayız ve çocuklarımıza sahip çıkıyoruz. Asker ve polis anneleri de buraya gelip çocuklarına sahip çıkmalıdır. Eğer tüm anneler birleşirse bu katliamlar durur, kimse ölmez ve analar ağlamaz” diye konuşmuştu.

Önceki dönem HDP İstanbul Milletvekili olan Filiz Kerestecioğlu, Güzel Ana’nın Hakk’a uğurlama erkanında “Herkese mücadeleyi öğreten, hiç yılmayan direnişçi bir kadındı. 80’lerden, 90’lardan bu yana biraz nefes alabiliyorsak, alabildiğimiz zamanlar oluyorsa o zamanların hepsinde Güzel Ana’nın da payı vardır. Güzellikler içinde uyusun, onu çok özleyeceğiz, hiç vazgeçmedi. Biz de zulüm var olduğu sürece hiç vazgeçmeyeceğiz” derken, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticisi Hasan Gülüm “Üşüdüğümüzde bize battaniyesini çeken, aç kaldığımızda ekmeğinin büyük parçasını bize veren bir Ana’ydı. Uzun yıllar demokratik kurumlardan yöneticilik yaptım. Demokrasi mücadelesi dendiği zaman akla ilk gelen Güzel Ana’ydı. Güzel Ana’yı işçilerin direnişlerinde görebiliyordum, Alevilerin mitinginde görebiliyordum” ifadelerini kullanmıştı.

Gözaltı kayıplarından Hasan Ocak’ın ağabeyi Hüseyin Ocak’ta Güzel Ana’nın ardından kelimelerin yetersiz kaldığını belirterek şöyle konuşmuştu: “Güzel Anne’yi anlatmak zor. Kendi başına bir cepheydi. Güzle Anne 1 Mayıs’ların, 8 Mart’ların yasak olduğu zamanlarda hep alanlardaydı. Emek mücadelesinin hep yanındaydı. Sur yıkılırken, Dersim yakılırken, HES’lere karşı mücadele yürütülürken Güzel Anne hep onların yanındaydı.”

O BİZİM DE ANNEMİZDİ

Gezi şehitlerinden Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfi Sarısülük ve Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan da, “O bizim bir annemizdi. Toprağı bol olsun. O da gitti bizim çocuklarımızın yanına. İnşallah çocuklarımıza iyi bakacak. Bir anamız daha gitti. Onun yolundan gitmeye devam edeceğiz. Eminim ki Güzel Ana orada da mücadelesini sürdürecek” şeklinde konuşarak Güzel Ana’nın mücadelesini ifade etmişlerdi.

(HABER MERKEZİ)

DAD Ankara Şube kongresinde ‘Soykırım siyaseti kaybedecek’ vurgusu-VİDEO

0


PİRHA – DAD Ankara Şubesi’nin 4. Olağan Kongresiyle birlikte yeni eş başkanlar Mustafa Karabudak ile Melahat Teke oldu.

Video Eklenecek..

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Ankara Şubesi 4. Olağan Kongresini yaptı. TÜMBEL-SEN konferans salonunda yapılan kongreye çok sayıda sivil toplum örgütünün temsilcileri de katıldı.

Kongrenin yapıldığı salona “ÇEDES projesine rızalık vermiyoruz. İnancımızdan, yolumuzdan, ocaklarımızdan elinizi çekin. Yolun başı anadır, ana Mürşidi Kamullahtır. Zaman sahipsiz, mekan rızasız, mazlum çaresiz değildir” dövizleri açıldı.

“Asimilasyon ve soykırım siyaseti kaybedecek halklar, inançlar kazanacak” mesajının verildiği kongrede ilk olarak çerağ uyandırıldı. Zakir Hıdır Çelebi’nin seslendirdiği deyişler ardından divan oluşturuldu.

Yapılan saygı duruşu ardından Divan üyelerinden Hatice Çevik, baskıcı bir rejim altında dernek faaliyetlerinin yürütülmeye çalışıldığını belirterek Alevi inancına yönelik hükümetin baskılarını kınadı.

DEMOKRATİK ANAYASA TALEBİ!

Açılış konuşmasını yapan DAD Ankara Şube Eş Genel Başkanı Mustafa Karabudak, Alevi inancına yönelik baskılara dikkat çekti. Karabudak, hükümetin cemevleri ve dedeler üzerinden Alevileri devşirmek istediğini belirterek şunları söyledi:

“Coğrafyamız zor zamanlardan geçmektedir.Halklar, inançlar, doğa, kadın, emek ve bir bütün yaşam alanlarımız tekçi, inkârcı zihniyetin baskısı altındadır. AKP, MHP faşist rejimi teklik politikalarında ısrar ederek halkların inançların inkarına dayalı bir rejim inşa ediyor. Bugün yaşadığımız giderek tüm topluma hissettirilen baskı, asimilasyon kültürel soykırım sarmalı her geçen gün daha da yükseltilmektedir. Kuşkusuz tüm halkalar inançlar gibi biz Aleviler bu nahak politikalardan çokça nasibini alıyoruz. Birkaç bakanlığın bütçesine denk bütçeye sahip Diyanet, yüzbinlerce personeli ile ülke içinde dışında tek görevi asimilasyon politikalarını hayata geçirmektedir. Diyanet bir inanç kurumu değil, inançları  istismar eden bir merkezdir.

“DİYANET İNANÇ KIRIMDIR”

Devlet inançları diyanet üzerinden istismar etmektedir. Bugün diyanet üzerinden İslam dini,  iktidar dini haline getirilmiştir. İslam dini iktidar politikalarına hizmet için kullanılmaktadır. Kaç çocuk yapılacağından, kadın özgürlük alanlarına birçok konuda fetvalar vermektedir. Diyanet Milli Eğitim müfredatı üzerinde tek söz sahibi hegemon bir kurum durumundadır. Diyanetin kurumlar üzerindeki gücü ve yönlendirici konumu dolayısıyla yaşam alanları kamusal alanın bütünü dinselleştirilmiş durumdadır. Diyanet inançları devlete yedekleyen kendini iktidar İslam’ın tüm inanç kırım politikalarını hayata geçirmeye vakfetmiş bir kurumdur. Kamusal alanın bu kadar dinselleştirildiği bir ortamda Diyanetin kapatılması yeterli bir talep olmamaktadır.

“AKP KENDİ ALEVİSİNİ YARATMAK İSTİYOR”

Demokratik eşitlikçi özgürlükçü halkların inançların eşitliğine dayanan yeni bir anayasa demokratik cumhuriyet olmalıdır. Nitekim sadece çocuklarımızın zorunlu din dersleri görmemesi temelli talepte  eksik kalmaktadır. Gümümüzde Eğitim müfredatının bütünü dinselleşmiş durumdadır. Laik anlayış berhava edilmiştir. Her hak süreğinin devletten bağımsız özgürce ibadetini gerçekleştirmesini sağlayacak mekanizmaların yeni bir demokratik anlayışa demokratik Cumhuriyete ihtiyaç bulunmaktadır. Biz Aleviler inançların devletten bağımsız olması gerektiğine inanıyoruz ve yıllardır anayasal eşit yurttaşlık mücadelesini bu nedenle yükseltiyoruz. Siyasal iktidar toplumu inançsal bir asimilasyon cenderesine sokmak istemektedir. Yıllardır Alevi toplumunun taleplerine kulak tıkayan hiçbir anayasal yurttaşlık talebini yerine getirmeyen AKP kendi Alevisini yaratma peşindedir.

“ALEVİLİK İNANÇ OLARAK KABUL EDİLMİYOR”

Alevi toplumunun inancını yürüttüğü cemevlerine yasal statü vermeyen AKP, 1600 cemevini gezerek Alevilerin sorunlarını dinledikten sonra Alevi cemevlerine elektrik faturasını ticarethane statüsünde göndermesi ne kadar iki yüzlü siyaset yürüttüklerinin tescillenmiş halidir. Yani Aleviler hala bir inanç olarak kabul edilmiyor. Alevileri kültürel bir obje olarak görmek istiyorlar. Bununla birlikte kültür bakanlığına bağlı Alevi masasıyla devşirme bir Alevilik peşindedir. Ayrıca ÇEDES projesi ile birlikte laik-bilimsel eğitimi ortadan kaldırma gayreti vardır. Bu vesileyle tüm halklar, inançlar olarak nahak zihniyete karşı Kerbela’da Hüseyin, derisi yüzülen Nesimi, Pir Sultan, Serez çarşısında Bedrettin, dersimde Seyit Rıza, Ali Şer, Zarife olmalıyız.”

“ASİMİLASYONUN FARKINDAYIZ AMA…”

HDP 27. Dönem Milletvekili Kemal Bülbül ise yaptığı konuşmada eylemselliğin önemini belirterek, “Bugün, ‘Türkten başka Alevi yoktur’ diyenler İttihatçilerdir. Cumhuriyet döneminde cumhuriyete Aleviliği kurban ettiler. Koçgiri’de yapılan katliam Cumhuriyetin nasıl olacağının mesajını vermişti. 1935-1938 Dersim Katliamı ile tekçiliğin şekli oluşturulmuştu. Ancak 1965 yılına kadar Alevilerin sesi çıkmamıştır. Artık Aleviliğin dejenere edildiği bir dönem yaşıyoruz. Sürdürülebilir bir program lazım. ÇEDES söz konusu edilerek irili ufaklı basın açıklamaları mitingler yapılmalı. Davalara zaman aşımı kararlar üzerinden gidilmeli. Açık söylüyorum, Alevi sorunu Kürt sorunundan daha ağırdır. Ama Alevilerin siyasete katılımı zayıftır. Aleviler, Kürtler kadar örgütlü değiller malesef. Şimdi dezenerasyon sürexiyle karşı karşıyayız. Alevi toplumunun kendi anadilinde ibadet edemiyorlar. Türkiye’deki Romanların hepsinin özünde Alevi olduğunu, Arap Alevilerinin olduğunu toplum yeni yeni öğreniyor” şeklinde konuştu.

“ALEVİLER YALNIZ DEĞİL”

Bülbül, Alevilerin mücadele içerisinde birçok kurumla sürdürülebilir eylemsellik örgütleyeceğini ifade ederek, “Aleviler yalnız değil. Mücadele müsahipleri vardır. Dolayısıyla bu yalnızlık hissinden kurtulmak gerekir. Sürdürülebilir eylemlerin devamı gelmeli. İzmir’deki mitingin devamı gelmelidir. İstanbul’da kurum yöneticilerine yapılan gözaltılara tepkinin devamı gelmelidir. Şu anda asimilasyonun farkındayız ama durdurulamıyor. Bunun için perspektif verenlerin doğru yürümesi gerekir. Bugün soykırım farklı şekillerde devam ediyor, buna karşı ortak duruş sergilemek gerekiyor” diye konuştu.

“HERŞEYE RAĞMEN ÖRGÜTLENMEK ÖNEMLİ”

19. Dönem Milletvekili Ali İbrahim Tutu ise örgütlenmenin önemine vurgu yaparak, “Kentleşme sonrası derneklerin olması önemli. Örgütlenme çok önemli. Kürtler o korkularını aştılar ama Aleviler de hala korku devam ediyor. Bugün de asimilasyon devam ediyor. Bu bir insanlık suçudur. Buna karşı durmak da insanlık görevidir. Alevi örgütlerinin eksiği vardır ama herşeye rağmen örgütlenmek önemlidir. Bugün zor bir dönemden geçiyoruz. Siyasi seçimler bile bile kaybedildi. Sonrasında Aleviler, Kürtler daha zor duruma geldi. Zaman zaman umutsuzluğa kapılabiliyoruz. Bunu aşmak için de mücadele yöntemlerini doğru tespit etmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

YENİ YÖNETİM SEÇİLDİ

Yapılan konuşmalar ardından rızalık alınarak yeni yönetim belirlendi. Buna göre Melahat Teke ile Mustafa Karabudak DAD Ankara Şubenin yeni eş başkanları olurken Maral Gökokuş, Kazım Coşkun, Hacı Azgın, Hıdır Çelebi, Abbas Kat da yönetim kurulu asıl listede yer aldı.

PİRHA/ANKARA

Göçmen kadınlar ırkçılık, dil bariyeri ve cinsiyetçilikle boğuşuyor- VİDEO

0


PİRHA- Afgan ve Suriyeli göçmen kadınlar toplumsal hayatta ırkçılık, dil sorunu, cinsiyetçilik, güvencesiz çalışma gibi sorunlara maruz kalıyor. Göçmen kadınların sorunlarına ilişkin çalışmalar yürüten Mimoza Kadın Derneği’nden psikolog Beritan Onuk, dil sorununun problemler piramidinin en temelinde yer aldığını ve öncelikli olarak bu sorunun çözülmesi gerektiğini belirtti.

Dünyada artan savaşlar, şiddet, yoksulluk gibi nedenlerle göç etmek zorunda kalan kadınlar, yeni bir hayatın zorluğu içine sürükleniyor aynı zamanda.

Yaşanılır bir hayat için umuda yolculuk yapan kadınlar için sorunlar son bulmuyor. Öncelikli olarak yaşadıkları dil sorunu iş bulmakta, sosyalleşmekte, bulundukları ülkenin kültürüne adapte olmakta büyük bir bariyer olarak önlerinde duruyor. Öte yandan maruz kaldıkları ırkçılık ve cinsiyetçilik, toplumdan daha da soyutlanmalarına yol açıyor.

“GÖÇMEN KADINLARIN SORUNLARINA İLİŞKİN SOMUT ADIMLAR ATILMALI”

Mersin’de yaşayan göçmen kadınların yaşadığı sorunlara ilişkin çalışmalara yürüten Mimoza Kadın Derneği, bu sorunları gören bir yerden göçmen kadınların yerel yönetim hizmetlerine katılımının güçlendirilmesi projesi kapsamında iki günlük bir çalıştay düzenledi.

Yaptıkları çalışmalarda göçmen kadınların sorunlarına ilişkin PİRHA’ya konuşan psikolog Beritan Onuk, devletin ve yerel yönetimlerin gerekli adımları daha somut bir şekilde atmasının önemli olduğunu belirtti. Onuk, özellikle Afgan kadınların hiçbir sosyal hizmete erişimlerinin olmadığını ve hiçbir haktan yararlanamadıklarını söyledi.

“DİL BARİYERİ BİRÇOK SORUNU DOĞUYOR”

Dil sorununun problemler piramidinin en temelinde yer aldığını söyleyen Onuk, öncelikli olarak bu sorunun çözülmesi gerektiği görüşünde. Bu sebepten kaynaklı kadınların birçok hakka erişemediklerinin altını çizen Onuk, şunları ifade etti:

“Afgan ve Suriyeli kadınlar dil bariyerine takılıyor. Kendilerini ifade etmekte zorlanıyorlar. Danışan olarak anadilde terapi çok önemli bir konu. Anadilde kendilerini ifade etmedikleri zaman veya bir tercüman vasıtasıyla anlattıkları zaman asıl soruna ulaşılamıyor. Tüm bunlar da depresyon, travma sonrası stres bozukluğu ve yaygın anksiyete gibi ciddi psikolojik etkilere sebep oluyor. Bu etkiler de zincirleme bir şekilde aile içi şiddete, yalnızlaşmaya, çocuğa karşı şiddete alan açıyor. Bu anlamda dil kurslarını bu yönden oldukça önemsiyoruz. Özellikle yerel yönetimler bu konuda etkin bir çalışma yürütmeli.”

“IRKÇILIĞI YÜKSEK SESLE DİLE GETİREMİYORLAR”

Göçmen kadınların diğer sorunların yanında bir de yoğun bir ırkçılığa maruz kaldığını vurgulayan Beritan Onuk, “Türkiye’de uzun süredir Kürtlere karşı bir ırkçılık var ve şu anda aynısı Suriyelilere ve Afganlara da yapılıyor. Özellikle Suriyeli kadınlar, hamilelik ve doğum üzerinden çok fazla ırkçılığa maruz kalıyorlar. Ve bunu da geri gönderiliriz korkusuyla dile getirmekten çekiniyorlar” dedi.

Onuk, bütün ırklardan ve etnik kökenlerden bir araya gelen kadınların asıl probleminin cinsiyet eşitsizliği olduğunu, bütün sorunların kadın kimliğinde buluştuğunu da sözlerine ekledi.

Fatoş SARIKAYA- MERSİN

Yeşil Sol Parti’den kadınlara çağrı: Gelin mücadelemizi büyütelim – VİDEO

0


PİRHA-Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Canan Çalağan, yaptığı basın toplantısıyla kadın gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çalağan, iktidarın Kürt halkının özgürlük mücadelesine ve kadınlara karşı düşmanlıkta sınır tanımadığını belirterek, tüm kadınları 15 Ekim’de gerçekleştirilecekleri Büyük Kongre’ye davet etti.

Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Canan Çalağan basın toplantısı düzenledi. Konuşmasına, bu sabah aralarında Kadın Meclis Üyesi Hacer Elçin’in de bulunduğu bir grubun evlerine yapılan baskınla gözaltına alındıklarını belirterek başlayan Canan Çalağan  kadın gündemine ilişkin değerlendirmeler yaptı.

“DİRENEN KADINLARIN YANINDAYIZ”

Canan Çalağan, İran’da başörtüsünü uygun takmadığı gerekçesiyle katledilen Jina Mahsa Emînî’yi andığı konuşmasında “Jin, jiyan, azadî” felsefesi etrafında birleşen tüm kadınları selamlıyorum. Libya’da yaşanan sel felaketinde ve Fas’taki depremde yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum. Agrobay Seracılık’ta çalışan ve defalarca darp edilerek gözaltına alınmasına rağmen haklarını aramaktan vazgeçmeyen kadın işçilerin mücadelesini selamlıyorum. Gücüne güç katmak için ve emekçinin haklarını gasp eden patronlar, sermayedarlar değil “emeğimizin sömürülmesine izin vermeyeceğiz” diyen kadın işçilerin kazanacağından şüphemiz yoktur. Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi olarak Agrobay Seracalık’ta direnen kadınların yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum” diye vurguladı.

“ADİL BİR YAŞAMI HEP BERABER İNŞA EDECEĞİZ”
“Konu Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve kadınlar olunca düşmanlıkta sınır tanımayan bir iktidar gerçekliğiyle karşı karşıyayız” diyen Çalağan, şunları ekledi:

Kadın özgürlük mücadelesi yürüttüğü için cezaevlerinde rehin tutulan tüm kadın yoldaşlarımızın özgürlüğü için mücadele etmekten bir an olsun vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.

Erkek-devlet şiddetine, kolluk eliyle işlenen suçlarda cezasızlık politikalarına karşı adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Mahkeme salonlarında kadınların değil, faillerin cezalandırılacağı, adil bir yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz. Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü diyerek mücadelemizi büyüteceğiz.  Çünkü bizler şunu çok iyi biliyoruz ki; bu ülkenin “adalet sarayları” kadına karşı suç işleyen erkek faillerin korunduğu saraylardır. Bu iktidar kadına yönelik şiddetle mücadele etmek yerine, kadınların kazanımlarını nasıl gasp ederimin politikalarını hayata geçiren bir iktidardır.”

“AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI’NA GÖREVİNİ HATIRLATMAK İSTİYORUZ”

Çalağan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanının “kadınlar nafaka istemiyor” sözlerini eleştirdi. Çalağan “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na bir kez daha görevini hatırlatıyoruz. Sizin göreviniz kadınların kazanılmış haklarına göz dikmek değildir. Sizin göreviniz bu hakları korumak ve büyütmektir. Gelire göre belirlenen nafaka hakkını ortadan kaldırmak değil, bu nafakayı ödemeyen erkeklere gerekli yaptırımı uygulamaktır” diye konuştu

“KADIN DÜŞMANI POLİTİKALARA KARŞI KONGREMİZİ SAHİPLENELİM”

Konuşmasının sonunda tüm kadınları 15 Ekim’de gerçekleştirilecek Büyük Kongre’ye davet eden Çalağan “8-9 Eylül tarihlerinde Büyük Kongremiz öncesi kadın konferansımızı gerçekleştirdik. Büyük bir moral ve motivasyonla gerçekleştirdiğimiz konferansımızda yeni dönem mücadele hattımızı belirleyecek olan kararlarımızı hep birlikte aldık. Konferansımızdan aldığımız güç ve kararlılıkla 15 Ekim 2023 tarihinde Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonunda Büyük Kongremizi gerçekleştireceğiz.

Gelin hep birlikte kongre salonumuzu kadın sesinin, isyanının birleştiği yere çevirelim. Partimizin etrafında kenetlenerek kadın özgürlük mücadelemizi ve örgütlülüğümüzü büyütelim. “Jin, jiyan, azadî” sloganımızı kongre salonunun dışına taşıyarak bir kez daha tüm kadınlara ulaştıralım. Erkek egemen iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı kongremizi sahiplenelim” diye ekledi.

PİRHA/ANKARA

 

Müftülük, kadınların yüzlerini buzladı

0





PİRHA-Konya’da hafızlık diplomalarının dağıtım töreninde çekilen fotoğraflarda kadınların yüzleri gizlendi. Kadınların siluetlerinin buzlandığı fotoğraflar hem müftülüğün web sitesinde hem de il müftüsünün sosyal medya hesabından paylaşıldı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Karatay Müftülüğü 22 Eylül’de Hafızlık Diploma Töreni düzenledi. Törende 172 kadın ve erkek hafıza diplomalarını Konya İl Müftüsü Ali Öge verdi. Diploma törenini sosyal medya hesabından duyuran Öge, hafızları kutladı ve fotoğraf paylaştı.

Öge’nin kadın hafızlarla çektirdiği fotoğrafta, kadınların yüzlerinin buzlandığı görüldü. Aynı fotoğraf kareleri Karatay Müftülüğü’nün sitesinde de kadın hafızların yüzleri buzlanmış şekilde paylaşıldı.

(HABER MERKEZİ)



Kadınların düzenlediği piknik suç unsuru gösterilerek ifadeye çağrıldılar-VİDEO

0


PİRHA-Sosyalist Kadın Hareketi Ankara, düzenlediği pikniğin ardından bir üyelerinin Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından aranarak Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne çağrılması üzerine basın açıklaması yaptı.

Video eklenecek…

Sosyalist Kadın Hareketi Ankara (SKH) tarafından 10 Eylül’de Mavigöl’de düzenlen pikniğe katılması nedeniyle SKH üyesi, Ankara Terörle Şube Müdürlüğünce aranarak, katıldığı piknik nedeniyle Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne çağrıldı.

Sosyalist Kadın Hareketi Ankara, konuya ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube’de basın açıklaması düzenledi. Basın metnini Sosyalist Kadın Hareketi üyesi Meryem Serel okudu.

“HER TÜRLÜ HAKSIZLIĞA KARŞI MÜCADELE YÜRÜTEN BİR KADIN HAREKETİYİZ”

Sosyalist Kadın Hareketi’nin toplumun her alanında ezilenlerin yanında olduğunu belirten SHK üyesi Meryem Serel şunları ekledi:

“Biz sosyalist kadın hareketi olarak, kurulduğumuz günden bu zamana kadınların çifte sömürüsüne ve sömürünün her türüne, çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüzlerle, tüm toplumsal kesimlere yönelik her türlü haksızlık ve adaletsizliğe karşı mücadele yürüten bir kadın hareketiyiz.

Bizler direnen işçilerin, emekçilerin, doğasına, yaşam alanlarına sahip çıkanların, özgür ve bilimsel eğitim için mücadele eden öğrencilerin, kimliğine, kültürüne, diline sahip çıkan halkların ve dünyanın dört bir tarafında mücadeleyi sokaklarda, meydanlarda yaşamın her alanında büyüten kadınların safındayız.”

PİKNİK GEREKÇE GÖSTERİLEREK İFADEYE ÇAĞRILDILAR

Bu tutumun Ankara Emniyeti’nin Sosyalist Kadın Hareketi ve üyelerine yönelik baskı ve sindirme politikalarının açık göstergesi olduğunu vurgulayan Meryem Serel, “10 Eylül tarihinde Sosyalist Kadın Hareketi Ankara olarak Mavi Göl’de kadınlarla birlikte “el ele özgürlüğe” şiarı ile bir piknik gerçekleştirdik. Gerçekleştirdiğimiz piknikten bir hafta sonra 17 Eylül tarihinde pikniğe katılan arkadaşlarımızdan biri Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından aranarak katıldığı piknik gerekçe gösterilerek kendi yasalarına dahi uygun olmayan bir yöntem ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne çağrılmıştır. Adının Fatma olduğunu ve Ankara terörle mücadele Şube Müdürlüğünde görevli bir polis olduğunu belirten kişi arkadaşımıza şubeye gitmesi gerektiğine ve piknik ile ilgili görüşmek istediklerini belirtmiştir” dedi.

“KADINLAR SOKAĞI TERK ETMİYOR, ÖRGÜTLENİYOR”

Serel, kadınların bir araya gelerek gerçekleştirdiği pikniğin suç unsuru olarak gösterilmek istendiğini ifade ederek, “Biz bu tarz arama ve saldırıların ilk olmadığının da farkındayız ve bu saldırıların kendi korkularından kaynaklandığını çok iyi biliyoruz. Bu yollarla ne arkadaşlarımızı ne de bizi korkutup sindiremezsiniz. Biz yarının adil ve özgür dünyasını bugünden yaratanlar olarak buradan bir kez daha seslenmek istiyoruz Asıl siz hesap vereceksiniz. Saldırılarınız nafile ve bizden korkuyorsunuz, korkmakta çok haklısınız. Çünkü tüm topluma yaymaya çalıştınız baskı politikalarına ve korku iklimine rağmen biz kadınlar meydanları, sokakları terk etmiyoruz, örgütleniyoruz. Korkularınızı gerçeğe çevirmeye hakkımız olan adil, özgür bir dünyayı yaratmaya, kokuşmuş düzeninizi başınıza yıkmaya hazırlanıyoruz” şeklinde konuştu.

PİRHA/ANKARA

 

 

 

Antalya’daki cemde, ÇEDES projesi ve Alevilere yönelik yapılan gözaltılara dikkat çekildi-VİDEO

0


PİRHA-Abdal Musa Kültür ve Tanıtma Derneği’nde yürütülen Muhabbet Ceminde, Sivas Madımak katliamı davasının zaman aşımına uğratılması ve Alevi kurum temsilcilerinin ters kelepçe ile gözaltına alınmasına dikkat çekildi.

 Abdal Musa Kültür ve Tanıtma Derneği’nde Muhabbet Cemi yürütüldü. Ceme Abdal Musa Kültür ve Tanıtma Derneği Eşit Başkanı Zakir Süleyman Demir, Kızıldeli Sultan Ocağı evlatlarından Yol yürütücüsü Mustafa Sazcı ve Sinemilli Ocağı Pirlerinde Süleyman Deprem katıldı.

“ARAP İSLAMİYETİNİ YERLEŞTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR”

Abdal Musa Kültür ve Yaşatma Derneği Eşit Başkanı Zakir Süleyman Demir cemde yaptığı konuşmada, “Cemler toplanıp yalvarıp yakarmak değil,  muhabbet etmektir. Memleketin halinde görüyorsunuz yerlerde. Baskılar zulümler tekrar başladı hükümet seçimi zorla aldı. Son Bir 5 yıl içerisinde Arap İslamiyet’ini ülkeye yerleştirmeye çalışıyor” dedi.

Her köye bir cami projesi kapsamında Alevi köylerinin asimilasyona uğratılmak istendiğini belirten Demir,  “Cami yapılmasına köy muhtarı ve halk bir şey olmaz ne olacak yolumuzda yapılacak, okulumuzda yapılacak camiden ne zarar gelecek öyle başlandı. Sonra bütün Türkiye’ye yayıldı bütün Alevi Bektaşi köylerine de imam atandı. Önce herkes güldü geçti şu anda öyle bir hal aldı ki köylerinde namazlara başladı çünkü camisi var” şeklinde ifade etti.

” İSLAMİ RİTÜELLERLE HAKKA YÜRÜME ERKANI YÜRÜTÜLÜYOR”

“Hakka yürüyen canların cenazeleri hocalar Arapça İslami ritüellerle kaldırmaya başladı” diyen Demir, Bizim dedeler babalar kendisini geliştirip yetiştirilmedi ya da ekmek derdinden köyler terk edildi hizmetler tam Sünni İslam inancına göre yürümeye başladı” dedi.

Günümüzde ise okullarda derslere çokça din dersinin eklendiğini ifade eden Demir, Bu da yetmedi şimdi bir müezzin bir imam okulları atayarak bir de ilkokullardan başlayarak kendi İslam anlayışına uygun bir nesil yetiştirme projesi uygulanmaya konuldu” diyerek sözlerini tamamladı.

“KATLİAMLAR UNUTULMASIN DİYEN ALEVİ KURUM YÖNETİCİLERİ İŞKENCEYLE GÖZALTINA ALINIYOR”

Yolun Alevilere bir dert verdiğini bu derdin ise çağımızdaki birçok sorunla ilgilenmekle yükümlü olduğunun altını çizen, Kızıldeli Sultan Ocağından Sazcı, Biz mevcut düzenin hafif güzelleştirilmiş halini, mevcut düzenin bize dokunmayan halini talep eden bir inancın bir yolun sürücüleri yolun devamcıları ardılları değiliz.  Bizler bu cihanda Rıza şehri dediğimiz  aslında barış içerisinde kardeşlik içerisinde yaşandığı, sömürünün olmadığı bir cihanı var etmek için mücadelemizi sürdürüyoruz” dedi.

Sivas katliamının faillerinin katillerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel izniyle birlikte serbest bırakıldığını hatırlatan Sazcı, “Yıllardır bir Sivas katliamına gittiğimizde şunu diyorduk yobazlar yaktı, devlet baktı. Devletin hep aklayıcı pozisyonda olduğunu söylüyorduk. Bu da bunun tescillenmiş hali oldu. Bundan önce bir katili daha serbest bırakmıştı. Yine Sivas katliamının faillerini serbest bırakıyor” dedi.

“PİR SULYTANIN GÜZEL NEFESLERİNİ, DEYİŞLERİ SÖYLEMEK DEĞİL, PİR SULTAN OLMA ZAMANI”

“Bu aslında bize bariz bir şekilde mücadelemizi bastırma girişimidir”  Sazcı şöyle devam etti:

“Artık bu devirde bu durumda iktidar bizi inkâr ederken bizim mücadelemizi bastırmak için elinden gelen bütün aygıtları kullanırken bize bir çağrıda bulunuyor. Bir zalim varsa ona karşı mazlumların direnişini göstermek bizlerin boynunun borcu .Hüseyin’i analım ama Hüseyin olabiliyor muyuz? Pir Sultan her nefesini söylüyoruz. Pir Sultan’ı sadece nefeslerini güzel diye veya bağlamayla nefesleri güzel gidiyor diye söylemiyoruz. Yapmış olduğumuz cemlerde sürekli isimlerini andığımız Şeyh Bedrettin, Börtlüce Mustafa, Torlak Kemal, Kalender Çelebi (Şah Kalender) bunlar kendi döneminde bir mücadelenin öncüsü. Elbette ki yol, erkan sürmüşler cem civat yapmışlar görmüşler görgüden, sorgudan, geçmişler talipleriyle ilişkileri geleneksel Aleviliğin içerisinde yerine getirmişler ama  kendi döneminde egemenlere yönelik ciddi mücadele vermişler.”

“ÇOCUKLARIMIZ  ALEVİ DÜŞMANI EBU ŞUHUT FETVALARIYLA EĞİTİLMEK İSTENİYOR”

“Eğitim eskiden de dinciydi. Mütedeyyin İslam’ın anlatıldığı 7 yaşından tutun lise mezunu olacak 18 yaşındaki gence kadar İslam’ın dayatıldığı bir eğitim durumu söz konusu. Bu ilk defa bu kadar resmileştiriyor bu kadar radikalleştiriliyor 6 yaşındaki çocuk da yine derslerinde din dersleriyle büyüyecek yine cennet cehennem korkusuyla geçirip yetiştirilecek, Allah’ın azabından korkacak ya da Huri kılman gibi ödüllendirme ile bir ödüllendirmeyle büyüyecek. Bir Alevi Bektaşi genci olarak bir ocak evladı olarak benim değerim Ebu Şuhut’un fetvaları, ayetleri değildir.”

“BİZİM DEĞERLERİM EBU ŞUHUT DEĞİL, ŞEYH BEDRETTİN, TORLAK KEMAL BÖRTLÜCE MUSTAFALAR”

Benim değerime bakıyorum benim değerlerim Hünkar Hacı Bektaş Veliler, Şeyh Bedrettinler, Torlak Kemaller,  Börtlüce Mustafa’lar Baba İshaklar günümüzde ise cümle Aşık-ı sadıklar, rehberler pirler, müşrikler benim değerim onların söylemleri ile çelişen hiçbir şey benim değerim değildir. Bu değer AKP’nin kindar ve dindar nesil yaratma projesinin değerleri, Ebu Şuhut’un, Yavuz Sultan Selim’in,2. Mahmut’un değerleridir.”

“ALEVİLERİN KATLEDİLMESİNİN SEBEBİ BARIŞÇIL VE ORTAK YAŞAMI ESAS ALMASIDIR”

Sinemilli Ocağı pirlerinden Süleyman deprem ise, Alevilere yönelik katliamlara işaret ederek, “Aleviler bir tane karıncaya bile rızasız dokunmazken Selçuklu’dan bu yana Alevilere yönelen bu katliamlar sebebi ne? Bunları bilmez bunları kavramazsak kendimizi de tanıyamayız. Bu kadar zulmün, bu kadar imhanın, bu kadar asimilasyonun sadece Türkiye’de değil Ortadoğu’da ve Alevilerin yaşadığı her coğrafyada bu zulme maruz kalmalarının tek sebebi Alevilerin barışçıl olması, Alevilerin ortak yaşamı esas alması, paylaşımcı olmasından kaynaklıdır” diye belirtti.

“SÖMÜRÜ SİSTEMLERİ  HALKLARI BİRBİNE ÇATIŞTIRMADAN İKTİDARDA RAHAT EDEMEZLER”

Sömürüyü reddetmek baştan devlet organizasyonunu reddetmek anlamına geldiğini söyleyen Deprem,” Hiçbir devlet yapısı sömürüsüz yaşayamaz, savaşsız hiçbir devlet ayakta duramaz. İlle bir düşman yaratmak zorundadır. Onun için Aleviler kadimden bu yana neden Alevi devleti kurmaya ihtiyaç duymamışlardır çünkü klasik devlet yapısında her zaman sınıf çelişkisi zengin fakir çatışması yapay bir düşman belirleme kahpe Yunan, pis Ermeni, kuyruklu Kürt gibi düşmanları yaratarak onlar üzerinden kendi iktidarlarının sürdürme gayretidir. Sömürü sistemi savaş olmadan toplumlar birbiriyle çatışmadan iktidarlar rahat edemez onun için biz birbirimizle kavgalı olmalıyız ki onlar tepede rahat etsin” şeklinde konuştu.

Muhabbet Ceminde gülbenglerin okunmasın ardından Türkçe ve Kürtçe deyiş ve nefeslerle semahlar dönüldü. Çerağların sırlanması ile lokmalar pay edildi.

Cebrail ARSLAN/ANTALYA

 

 

Kızılbel pirlerinden Bava Rîzayê Garsîye Hakk’a yürüdü-VİDEO

0


PİRHA- Kureyşan Ocağının Kızılbel kolunun son temsilcilerinden Pir Rıza Arıca (Bava Rîzayê Garsîye) Hakk’a yürüdü. Arıca, Dersim Pülümür’e bağlı Kızılbel köyünde toprağa sırlanacak. 

Kureyşan Ocağı pirlerinden 89 yaşındaki Rıza Arıca (Bava Rîzayê Garsîye), uzun yıllardır yaşadığı Antalya’da Hakk’a yürüdü.

1934 yılında Dersim Pülümür’e bağlı Kızılbel köyünde doğan Arıca, Kureyşan Ocağının Kızılbel kolunun son temsilcilerinden olarak biliniyordu. Antalya’da da talipleri ile buluşan Arıca, burada da yolu ve erkanı sürdürmeyi devam ettirdi.

Arıca, kendi anlatımıyla ocağını, “Kurêşan Ocağının Khaj bizim soyumuz, Kureşoğlu Dızgın’a dayanır. İlk ceddimiz, Duzgın’dan sonra gelen Derwêş İlyas-ı Deriki’dir. Uzunca giden bir soy şeceresinden sonra, Derwêş Gaji benim büyük dedemdir. Kurêşan Ocağı içinde bizim ailemize Kurêşu Gajiyan / Gajiu derler. Bana da, Bava Rızaê Garşê derler” diye tarif etmişti.

DERSİM’DE TOPRAĞA SIRLANACAK

Arıca, Dersim Pülümür’e bağlı Kızılbel köyünde toprağa sırlanacak.

PİRHA/DERSİM

‘Aleviliği yok etme politikası; o memura cemevi ziyareti için izin vermedim’

0


PİRHA – Kayseri Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) Cemevi Başkanı Abbas Tan, dedelerin devlet kadrosuna alınıp maaşa bağlanmasını tehlikeli bulduğunu söyledi. Tan, “Bu görevlendirdikleri personele bir süre sonra ‘Cemlere kimler geldi? Lokmaları kim getirdi? Köyünüze kimler gelip gidiyor’ diye de soracaklardır. Aleviliği yok etme politikasını yaşatmaya çalışacaklar” diye konuştu.

Türkiye’de Alevi inancının hala devlet tarafından tanınmadığı bir süreç yaşanıyor. Alevi toplumunun, zorunlu din derslerinin kaldırılması, cemevine ibadethane statüsü verilmesi, eşit yurttaşlığı içeren yeni bir anayasanın yapılması gibi talepleri var. Bunun yanı sıra katliam ve asimilasyon uygulamalarıyla yüzleşilmesi gerektiği yönündeki ısrarlar da süregidiyor. Ancak bu talepler hükümet tarafından yerine getirilmiyor, mahkeme kararları dahi tanınmıyor.

Neredeyse tüm Alevi örgütleri, “Alevi Diyaneti” olarak adlandırılan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na ve üstelik de Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulmasına büyük tepki gösterdi.

İki yıldır yüzlerce cemevini dolaşarak liste tutan, Aleviliği bir inanç olarak görmeyen ve kültürel bir öğeye indirgeyen AKP hükümeti, şimdi ise bir ekip oluşturup Alevi köylerini, cemevlerini ve dernekleri dolaşarak maaşlı dedeler, elemanlar arıyor.

CEMEVLERİNİ ZİYARET ETMEK İSTEYEN GÖREVLİYE RED!

Kayseri HBVAKV Cemevi Başkanı Abbas Tan, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı görevlilerinin, Kayseri’ye de gelerek Alevi köylerini gezdiklerini belirtti. Yazar Abbas Tan, Kayseri’de 48 Alevi köyünün olduğunu ve bu köylerin içerisinde sadece 9 köyde cemevinin olduğu bilgisini de verdi. Devletin görevlendirdiği memurların, cemevi olan köylere ziyaret gerçekleştirdiğini belirten Tan, şu bilgileri paylaştı:

“Kayseri Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı olarak Kayseri merkezde bir cemevimiz var. Bunun yanı sıra Kayseri’nin Sarıoğlan ilçesinde tapusu bize ait olan İğdeli Cemevi de mevcut. Ayrıca Felahiye ilçesinde de Acurlu köyünde Cemevi inşaatımız var, ilgili memur oraya gidecekmiş. Oraların bizim olduğunu öğrenince uzman kişi, telefonla beni aradı. ‘Cemevine gideceğim izniniz olursa’ diye sordu. Ben de ‘hayır öyle bir iznim olmaz’ dedim. Eğer kurumu temsilen gidiyorsanız telefonla arayarak değil, yazılı bir başvuru yaparsınız ya da nezaketen gelir ziyaret edersiniz biz de deriz ki ‘devlet adına birileri gelmiş, ne yapmak istiyor, niyeti nedir?’ öğrenir, insanlarımıza da birinci ağızdan aldığımız bilgileri paylaşırız. ‘Saygısızlık etmeyin, bir yerlere de gitmeyin’ dedim. Sonrasında yanıma gelen Hacıbektaşlı bir Alevi memur çocuğun söylediklerini dinlediğimde çok da ciddiye alınacak bir çalışma olmadığını gördüm. Köylere gideceklerini söylediler. Ben de Alevilerin bunu kabul etmeyeceğini belirttim. Kayseri’de öğrenebildiğimiz kadarıyla iki köyde bunlara ‘Tamam’ demişler. Onlar da bir görevli, yani dede değil, hizmetli alınacak diye Develi ilçesinin bir köyünde dernek başkanı yoksul bir ailenin ismini vermişler.”

“İNSANLARI HUZURSUZ ETMEYİN, DEDİM”

Abbas Tan, maaşa bağlanacak kişilerin ne türde bir hizmet verecekleri konusunda da soru işaretlerinin olduğunu belirtti. “Söylenenler birbirini tutmuyor” diyen Tan, maaş teklifindeki tehlikeyi şu sözlerle anlattı:

“Birinci planda ‘köyden bir kanaat önderi, geçmişte cemevlerinde hizmet vermiş biri olacak’ deniliyor ama diğer taraftan ‘binanın bakımını, temizliğini yapacak biri’ deniliyor. Yani çok net ifade yok. O kadroda görevlendirecekleri kişinin hangisi sıfatla ne yapacağını da kendileri de bilmiyor. Gelen memura ‘Alevilerin sadakaya ihtiyaçları yok. Seçim arifesinde yeni bir politika, yeni bir anlayışla Alevi köy ve cemevlerine gidip de insanları huzursuz etmeyin’ dedim. Gelen kişi de ‘Ben Görevimi yapıyorum’ dedi. O da haklı, sonuçta bir memur. Kayseri’de sadece bir köyden; o da maaşa bağlansın diye kabul edilmiş fakat şu ana kadar da herhangi bir bilgi kendilerine gelmemiş. Kayseri ve yöresinden Alevilerin çok büyük bir kısmı özellikle örgütlü Alevilerden bugüne kadar ‘Evet bu kadroyu  biz de alalım. Bizim de hakkımızdır’ diyen bir tek insan çıkmadı.”

İSTİHBARAT KADROSU MU OLUŞTURULUYOR?

Toplumda, dedelerin maaş bağlanılması sebebiyle ayrışma yaşanacağını da belirten Abbas Tan, sözlerine şu cümlelerle devam etti:

“Bu bir siyasi yatırım. Alevileri çok sevdiklerinden, Alevilerin hakkı olduğu için değil ama siyasi bir yatırım ve Alevileri bölüp parçalama politikasıdır. Çünkü mevcut devlet anlayışı da iktidar da Aleviliği hala bir yere oturtamadı. Hala bir inanç bir yaşam biçimi olarak görmüyor. Diğer taraftan cemevlerini ibadethane olarak kabul etmiyor. Ama şimdi kalkıyor ‘cemevine kadro vereceğim’ diyor. Peki cemevinin statüsü nedir? Hala bu noktada net değiller. Ama Aleviler için gelecekte ciddi bir sıkıntı yaratacaktır. Bunu bir tehlike olarak görebiliriz. Çünkü yapılan uygulamanın net ortaya koyduğu bir şey yok. Eğer samimilerse bu projede Türkiye’de Alevi Bektaşi Federasyonu var. Fakat federasyon ve diğer çatı örgütlerle görüşülmeden ‘Ben yaptım oldu’ diye hareket etmiş olmaları tehlikenin boyutunu çok net şekilde gösteriyor. Bu görevlendirdikleri personele bir süre sonra ‘Cemlere kimler geldi? Gelen lokmalar neydi, kim getirdi, ne kadar getirdi?’ diye soracaklardır. Belki bir süre sonra bu köye kimler gelip gidiyor diye de soracaklardır. Bu mevcut durum benim için bir şüphe. Çünkü Develi‘nin Alaylı köyünde kışın 8-10 ev kalıyor. Okullar açıldıktan sonra köyde kimse kalmıyor. Oraya koyulan kadrolu insan başka ne iş yapar? Eğer dede ise tıpkı cami imamlarına cuma günleri bir fetva gönderip de vaize ‘şunları söyleyin’ denildiği gibi dedelere de diyecekler. Böyle bir kadronun, örgütlü Alevilerin görüşü alınmadan kırsaldaki insanlara böyle gitmeleri çok gayri ciddi. Biz özellikle örgütlü Aleviler, böyle bir kadronun, oluşumun hep karşısındayız. Bizi götürüp Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlayan anlayış o zaman cami derneklerini de götürsün bakanlığa bağlasın.

“BU ÇALIŞMA ALEVİLERİ KARŞIKARŞIYA GETİRME POLİTİKASI”

Şu an dede mi yoksa ehil kişi mi adını da bilmiyoruz ama cemevlerine görevlendirdikleri personel, hangi kadrodan olacak? Sonuç itibariyle bu çalışma Alevileri karşı karşıya getirme politikası taşıyor. Bir takım insanlara gidip İslam anlayışı diye Alevilikte olmayan yeni bir anlayışı ön plana çıkartmaya çalışacaklar. Alevi İslamcılar ya da Müslüman Aleviler, Alevilere karşı devletten ya da başka yerlerden alacakları güçlerle Aleviliği yok etme politikasını yaşatmaya çalışacaklar diye bir kaygımız var.”

Eren GÜVEN/KAYSERİ