Ersin Özgül
Bu yazıyı hazırlarken Alevi toplumunun da Muharrem orucu başlamak üzereydi. Hz. Hüseyin ve masum-u pakların, iktidar arayışındaki Nehaq zihniyet tarafından katledilmesi ile sonuçlanan Kerbela olayı adeta coğrafyamızın farklı bölgelerinde kendini siluet ettirmeye devam ediyor. Yezid”in zulmüne boyun eğmeyip şehit düşen Hz. Hüseyin’in direnişi selamlarken, günümüz Yezid anlayışının yediği insan eti,içtiği kan olmuş soflarına inat pişen aşureler, dağıtılan lokmalar, tutulan oruçlar Hak dergahında kabul olsun.
Deyim yerindeyse modernitenin asimilasyon ve saldırıları karşısında nefes almaya muhtaç olan inancımız can suyu arıyor. Buna karşı ikrarlı bir toplum olan Alevilikte yaşamsal kılınmayan hiçbir şeyin kendini koruyamayacağı da kesin bir hal alıyor. İkrarlı bu topluma tekrardan don biçme, dizelerce yazıp karalama çabaları yanında yaşamsal kılınmayan itikat, adeta onlar şahsında topraktan fışkırırcasına kendini kusuyor. Bunun yanında köklerini toprağına salarak moderniteye karşı direnen Hak Yol Alevilik’in yaşayan öz değerleri hala zerrelerimize kadar umut olmaya devam ediyor. Nefes aldığımızı anladığımız anlar oluyor.
Kelamı çok uzatmadan Hak Yol Alevilikte düşkün kaldırma Cemine tekrardan denk gelme nefes aldığımız bir an oluyor. Hak Yol Aleviliğin hala kendini yaşattığı bir bölgedir Xınıs (Hınıs). Hakikatçi Aleviliğin güçlü temsil bulduğu Bamansûr, Kureyşan ocağı pirleri ile bunun bölgedeki önemli temsilcisi ve mihenk taşı olan, ‘Aleviler mi iyidir Sünniler mi?1 sorusuna ‘Rind rindin / İyiler iyidir’ derinliği ile cevap veren Seyid Nesimi’nin mütevaziliğinin hala canlı olduğu topraklardır Kela Xinûs. Toplumsal ahlak yasalarının hala işlevselliği koruduğu, Xızır hikmetinin manaya kavuştuğu, yolun büyüklüğünün ve Hınzır donluların bilincinin hala dip diri olduğu Ape Kekil, Elû Baba, Seyide Biyoke gibi dervişlerin mekanıdır Xınıs.
Bu kısa bilgilendirmeden sonra 1915-1924 yıllarında yaşanan bu olay, ahlaki ilkeler üzerine inşa edilen toplumsal ahlak yasalarının, özgürlüğün ve toplumsal ikrarlaşmanın teminatı olduğuna açıkça ışık tutmaktadır. Pir Seyfi Muxundi’nin bu konuya dair gerçekleştirdiği sohbeti de bize ayna tutmuştur. Bölgede bilinen son düşkün kaldırma cemi Butan (Butiki) aşiretindedir. Baba Mansur Piri ve hala yaşamakta olan Seyit Kamber Şahin’in babası Sey Murteza (Seyid Murteza) birebir düşkün kaldırma cemini yürütmüştür.. Hınıs’a bağlı Akgöze (Kanîspî) köyünden Meme Hese Ermeni katliamından kurtulmak için kaçan birini köyün dışında öldürür ve eşini kendisine alır. Bu olaydan sonra Meme Hese yol düşkünü sayılır. Pir Kamber Şahin’in anlatımlarına göre düşkünlük kararını Piri veriyor.
Köylülerin olayı anlatımı üzerine düşkün ilan ettiği talibinin kapı eşiğinin dışına değneği ile bir çizgi çizerek ‘Bu sınırdan sonra kimse geçmesin, kim geçerse o da bu kişiye tabidir’ der. 7 yıl boyunca piri bu eve varmaz. Lokmasını kabul etmez. Çıralığını almaz. Davarı, malı öteki komşularınkine katılmaz. Adeta yaşamdan tecrit edilir. 7 yıl sonra Kanîspî köyünde Seyit Hüseyin’in evinde pirler toplanır. Akşam Cem yapılması kararlaştırılır ve peyiklere haber verilir. Yalnız, ‘Bütün herkese haber verin, bir tek Meme Hese ceme çağrılmasın’ diye tembih edilir. Tam bu konuşmanın olduğu sırada Meme Hese yanında Ermeni olan eşi ve elinde tuttuğu dört beş yaşlarında bir oğlan çocuğu ile kapıdan içeri girer. Dara durarak, ‘Beni bu yoldan etmeyin kabul edin, suçum ne ise çekeyim’ der. Seyid Dewreş ise ,’ Sen bu ceme giremezsin, Hakkın yarattığı bir eseri sebepsiz yere yok ettin. Üstelik adamın namusuna da el koydun’ der. Meme Hese yalvarıp yakararak ağlar ve düşkünlüğünün kaldırılmasını talep eder. Odada bulunan pirler adına konuşan Seyid Dewreş, ‘Ne derseniz erenler’ diyerek Seyid Murteza’ya döner ve, ‘Bu işi sen yapacaksın Sey Murteza’ der. Orada bulunan pirler içerisinde en küçüğü olan Seyid Murteza ilk olarak bunu kabul edemeyeceğini söyler ve sonunda kabul eder.
Ertesi gün Momîne Resûl’un harman yerinde düşkün kaldırma cemi yapılmasına karar verilir. Yol düşkünlüğü devam ettiği için bu cemin ne düşkün olanın kişinin evi ne de bir başkasının evinde yapılmasına izin verilmez. Meydan hak yapısıdır, kul yapısı değildir. Oraya herkes gelir. Meydan can pazarı yeridir. Can alınır, can verilir. Harman aynı zamanda berekete semboldür. Düşkün ilan edilen kişiyi çevre köylerden tanıyanlarda olduğu için düşkün kaldırma yerine onlarda çağrılır. O akşam Toraman ve diğer köylere haber salınır. Gece Seyid Safi’nin evinde yapıla cem normalinde gider. Ertesi gün Momîne Resûl’un harman yere kûlavlar (keçeler) serilir. Döşekler atılır ve orta yere odun yığılır. Büyük bir ateş yakılır. Ateşin üstüne ekmek sacı ve düstan (üç ayaklı sacayağı) konur. Meme Hese’ye beyaz kıras (uzun don gömlek) giydirilir. Yalın ayak olarak meydanın ortasında dara durdurulur. Boynuna değirmen taşları asılır. Her bir eline birer helke verilir. Helkelerin içi de su doldurulur.
Önce Seyid Mûrteza yol düşkünlüğünün kurallarını, sebebini ve bu kişinin suçunu uzun uzun anlatır. Yola tekrar girmenin sorumlulukları ve kuralları hatırlatılır. Tabi bunu yaparken varsa
Musahibi de aynı cezaya tabidir. Musahibi olmadığı için Meme Hese dara tek tutulur. Darda duran Meme Hese, ‘Yol Haktır’ der.
Daha sonra deyiş-duazlar okunarak ağlanıp figan edilir. Cemin en coşkulu anında Seyid Kamber Şahin’in babası Seyid Mûrteza ayağa kalkarak Meme Hese’nin elindeki helkeleri ve boynundaki değirmen taşını çıkarıp kenara bıraktıktan sonra, ateşin içindeki düstanı almaya davranır. O kadar sıcaktır ki ateşin yanına dahi varamaz. Döner bir daha varır, yine yanaşamaz. Üçüncüsünde dua eder, yalvarır yakarır, figan eder. Ateş adeta ikiye ayrılır. İçindeki düstan bir gül demeti gibi görünür. ‘Ya Xızır, Ya Elî, Ya Şahe Şahan’ deyip düstanı alır ve talibin boynundan geçirip omzuna oturtur, yerleştirir. Üzerindeki kıras, ‘kıjj!’ diye ses çıkarır. Meme Hese kıpırdamazken, cemde bulunanlar da ağlama, figan doruğa çıkar. Dualar, yalvarmalar yeri göğü inletir. Seyid Mûrteza düstanı Meme Hese’nin boynundan çıkarıp kendi boynuna geçirir, kendi omuzlarına oturtur. Sonra düstanı çıkarıp bir kenara atar. Ateşin yanına vararak sacı dışarı çıkarır ki nar gibi olmuş. Meme Hese ile birlikte sac üzerinde semaha giderler. Adeta pervane olurlar, sanki rüzgar çıkmış gibi. Sac kararıp soğuyuncaya kadar üzerinde Semah dönerler. Tabi etraftakilerin duaları, zikirleri ile yer gök inler. Seyid Mûrteza yerine geçerek Meme Hese darda durur. Ermeni eşini ve çocuğunu (Aziz) yanına alırlar. Seyid Murteza onların da duasını verir. Duasını aldıktan yere niyaz olup gider pirlerin elini öper. Pirler ona yer gösterirler. Yer gösterme artık onun yola kabulünün son aşamasıdır.
Meme Hese eve varır. Bir çift öküzü vardır, onları alır gelir, kurban diye meydana sürer. Onun getirdiği öküzün birini çocuğuna bağışlarlar. Diğerini de kurban ederler. Akşam pirleri evine götürür. Dualarını alır, ayrı ayrı çıralıklarını verir. Bu Butan (Butikan) aşiretinde son düşkün kaldırma cemi olur ve bir daha da görülmez..