Jında Deniz
Kürt kadını Tanrıçaların direngen damarlarından aldıkları mirası çağlar boyunca koruyarak günümüze kadar getirmişlerdir. Çağlar boyunca bu mirasın taşıyıcıları olan kadınlar her dönem varlığını göstermiş ve öne çıkmıştır. Örneğin Leyla Qasım,Bese, Zarife ve adını saymadığımız bir çok kürt kadını bu gün yaşanan direnişin, kahramanlığın bir parçasıdır. Bu gün yaşanan mücadele temelini bu tarihten almaktadır ve bu temel üzerinden büyümektedir.
Neolotik devrimin uzun süreli yaşam bulduğu mezopotamya toprakları. Neolotik kültürün kadın eksenli kominal, sınıfsız ve eşitlikçi özeliklerini bağrında saklayarak az da olsa günümüze kadar gelmesinin zemini olmuştur.
Zarife yukarıda dile getirdiğimiz tarihin bir kesitidir, aynı zamanda bu zengin mirasın bu güne taşınmasında direniş tarihimizi oluşturan zincirin bir halkası olmuştur.
Zarife ile Alişer’in hikayesi oldukça çarpıcı bir hikayedir, Zarife ve heval’ı Alişer (heval’ı) diyorum çünkü o dönemden kalma yazılardan Zarife’nin eşi Alişer’e hevalım diye seslendiği yazılmaktadır. Zarife ile Alişer bugünkü Sıvas dediğimiz Koçgiri bölgesinde Dünyaya gelirler, ikiside Alevi Kızılbaş inancının mensubudurlar.
Alişer Sivas’ta eğitimini gürür okul’lu bitirdikten sonra o dönemde koçgiri yöresine hükmeden Mustafa Beyin yanında katip olarak yeralır. 1902’de Osmanlı yöneticileri Mustafa Bey’i Sivas’a görüşmeye çağırıp zehirleyerek öldürürler. Bunun üzerine daha önce yöre halkıyla iyi ilişkiler geliştiren Alişer ve Zarife daha da aktif olmaya başlarlar. Halkın içerisinde örgütlenmeler yaparlar. 1919’da koçgiri aşiret lideri Mustafa Beyin oğlu, Koçgirili Haydar Bey ile birlikte koçgiri isyanını başlatırlar, isyanda Alişer askeri alanda’da yeteneklerini ortaya koyar ve isyanın komutanlığını yapar. ancak isyan 1921’de bastırılır. Bunun üzerine Alişer ve Zarife Dersim bölgesine geçerler. Oraya ulaşır ulaşmaz örgütlenme çalışmalarına orada’da devam ederler. Dersim’de, Dersim isyanına öncülük yapan Seyid Rıza’nın yanında yer alırlar. Bu arada Rusların Osmanlı ordusunu yenip Erzincana girmesiyle beraber, Alişer Ruslarla ilişki geliştirir. yine o dönemin tanıklarından anlaşıldığı üzere Alişer iyi Rusça konuşmaktadır. Bu dönemde bir süre Erzincanda Rusların yanında kaldıktan sonra tekrar Dersime geçerler. Alişer ile zarife bütün bu süre zarfında birlikte hareket ederler, Alişer savaşırken zarifede boş durmaz oda halkı örgütler ve savaşa hazırlamak için eğitir ve aynı zamanda silahı omuzunda savaşa katılır hevalı ile omuz, omuza savaşır.
Nuri Dersimi bir yazısında Zarifeyi şöyle anlatır.’’ Zarife güler yüzlü, konuksever ve sosyal ilişkilerinde çok başarılı bir insandı. Dersim ’in ileri gelenleri arasında yapılan bir çok politik toplantıya bizzat katıldı,tartışmalarda yer aldı; Zekası ve bilinciyle katkı sağladı. Pratik yaşamında, Kürt toplumunda güçlü şekilde var olan erkek-kadın ayırımına hiç boyun eğmedi. Aşiretçi geleneklerin çok güçlü olduğu Dersim ’de, erkeklerle aynı toplantılara katılıp tartıştı, aynı sofrayı paylaştı,aynı sengerde silah attı.’’ Nuri Dersimi’nin anlatımlarında Zarifenin ne kadar güçlü bir kadın olduğunu ve ne kadar gelişkin bir kişiliğe sahip olduğunu görmekteyiz.

Ayrıca iki can kızılbaş Alevi inancına bağlı ve inancın gereklerine göre yaşamayı esas alırlar. Aleviliğin özünde olan haq ve hakikat yolunda zalime karşı mazlumun yanında en ön saflarda yer alırken toplumsal aleviliğin bir olmazsa olmazı olan can olmayı kadın erkek arasına fark koymadan yaşamın her alanına eşit katılım sağlamayı esas alırlar. Yine o dönemin tanıkları Alişer’in önemli kararlar alırken mutlaka Zarifenin görüş ve düşüncelerini aldığını ve Zarifenin düşüncelerini önemsediğini anlatırlarmış.
Zarife ve Alişer için önemli olan bir diğer konu ise Kürt kimliği, kürt ulusal değerleri ve kürt dilidir. Alişer aynı zamanda iyi bir şairdir, şiirler’ini kürtçrnin zazaki lehçesinde yazardı. Hatta koçgiri ve Dersim isyanlarına dönük bir destan yazdığı ancak katledildiği zaman bu destanın tüm yazı ve belgeleriyle beraber Devlet yetkililerinin eline geçtiği söylenmektedir.
O dönemlerde ve koşularda kürdüstanda okuma yazma bilen kadın sayısı çok azdır ve o çok az olan kadınlardan biriside Zarifedir. Zarife kürt kadın tarihinde direnişiyle, düşmanına boyun eğmeyen kahramanlığıya Dersim ve koçgiri çevresinde destanlar yazmış bu destan günümüzde de kürt kadınlarına ilham kaynağı olmuştur ve tarihle günümüz arasında direnişin köprüsü olmuştur.
9 Temmuz 1937 tarihin de, Zarife ve heval’ı Alişer. Türk Devleti tarafından uzun zamandır yapılan hazırlıklar sonucunda görevlendirdiği yerli işbirlikçileri Zeynel Reyber ve Efendi adlı ihanetçiler tarafından katledilirler. Alişer Seyit Riza tarafından Dersimdeki direnişi dışarıda duyurması için yurtdışına çıkması için görevlendirilir, Alişer başta bu göerevi kabu ettmez bunun üzerine Seyit Rıza Alişer ve Zarifeyide yanına çağırıp ortak bir tartışma yapar, bu konuşmadan sonra Alişer bu görevi kabul eder tüm haızlıklarını tamamlar ancak hareket etmeden bir gece önce Alişer ve zarife kafat köyü yakınlarında kaldıkları bir şıkefte Seyit Rıza’nın Yeğenleri Zeynel ve Reyber tarafından görüşme talebiyle yanlarına geldiklerinde Alişer onları karşılamak için şıkeftin çıkışına gelir, ve gelmesi ile beraber ateş edilerek şehit edilir, bunu gören Zarife silahına sarılarak ateş eder ve onlardan birisini öldürdükten sonra oda şehit edilir. Alişer ve Zarife şehit edildikten sonra kafaları kesilerek albay Nazmi Sevgen’e teslim ederler.
Zarife ve Alişerin hikayesinde elbete çıkarılması gereken bir çok ders vardır. Anca Alevilerde sıkça dile gelen temel ilkeler vardır. Hep söylenir ’’ Eline, diline, beline sahip ol’’ geçenlerde yaşlı bir Alevi amca anlatıyordu ‘’kızım bu sözün bizim için bir çok anlamı vardır, eline sahip oldan kast edilen el bizim için yurt anlamına gellir.’’ dedi, ve buna örnek olarak ‘’vay göresim geldi oy bizim eller.’’ Şarkısındaki Ellin anlamını verdi ‘’ Belden kast edilen ise soyumuzdur, neslimizdir, soyumuz belden gelir, örneğin aleviler hep söylerler elden gelenmi? Yoksa belden gelenmi? Pirliğin kimin devam edeceğini ocakzadelik böyle tarif edilir. dedi.” ve devam etti. ‘’dilden kast edilen ise kızılbaş aleviliğin dili olan kürt diline sahip ol deniliyor.’’ Dedi amcanın söyledikleri çok mantıklıydı üstelik bildiğimiz anlamınıda yadsımıyordu. Bilinen anlamıyla doğru ahlak ölçülerini veriyor bu ilkeler. Kaldıki yılardır kızılbaş alevi toplumunun maruz kaldığı baskı ve katliyamlara baktığımızda. Bu temel ilkelerin olabilmesi için ögür vatan özgür ulus olmadan özgür inançta yaşanmıyor.
Tamda bu noktada Zarife ve Alişerin hikayesinde bu temel ilkelere bağlılığı ve bunun için sonuna kadar kahramanca verilen bir mücadele gerçekliğini görüyorum. Bu gün hakim Devletin aleviler üzerinde yürütüğü politikalar doğru okunmalıdır. Alevi toplumu varlığını sürdürecekse tıpkı. Zarife ve alişer gibi ‘’Eline,beline,diline ‘’ sahip çıkmalıdır. Diğer bir deyişle yurduna,ulusuna ve diline sahip çıkmalıdır. Aksi takdirde Dersimde hedeflenen alevileri bitirme harekatı başarıya ulaşmış olur ki bu Aynı zamanda kızılbaş Aleviliğin sonu olacaktır. Egemen Devlet için alevilik her zaman bir tehlike olmuştur. Çünkü alevilik demek doğruyu, adaleti güzeli savunmaktır. Na haqa karşı haklının yanında olmaktır. Bundandır ki na haq olanlar Aleviliği her zaman karşılarında bir tehlike olarak gürmüşlerdir. Zarife ve alişerin mirasına sahip çıkmak ve geleceğe taşırmak aleviyim diyen her bireyin temel görevi olmalıdır.